İSİB SEKTÖR STRATEJİ ÇALIŞTAYI YAPILDI HAVALANDIRMA SİSTEMLERİNİN ÖNEMİ OKUL İÇİ HAVA KİRLİLİĞİ VE SAĞLIK ETKİLERİ YOĞUN BAKIM STANDARTLARI VE İNSAN FAKTÖRÜNÜN HASTANE ENFEKSİYONLARINA ETKİLERİ SYSTEMAIR İLE OKULLARDA OPTİMUM İÇ HAVA KALİTESİ GALATAPORT İSTANBUL’A DAIKIN İMZASI MANTOLAMANIN ‘İYİSİ’ BONUS 16 CM TAŞ YÜNÜ İLE AĞAOĞLU ÇEKMEKÖY’ DE MEVAMALL AVM -ANKARA PROJESİNDE TERCİH YİNE ATLANTIK SU KAYNAKLI ISI POMPALARI OLDU MITSUBISHI ELECTRIC YARININ ÜRETİM ANLAYIŞINA YÖN VEREN ROBOTLARINI SERGİLEDİ YEŞİL ENERJİ DÖNÜŞÜMÜNÜ DİKKATE ALAN ŞİRKETLER VERİMLİLİĞİNİ ARTIRIYOR İKLİMSA VE UGETAM, GES ALANINDA UZMAN PERSONEL İÇİN BİRLİKTE ÇALIŞACAK ASHRAE’NİN GLOBAL HVACR SUMMIT VE RAL CRC TOPLANTISI 400’Ü AŞKIN TEMSİLCİ İLE İSTANBUL’DA YAPILDI SAĞLIK, KONFOR VE ENERJİ VERİMLİLİĞİ” ARASINDAKİ İDEAL DENGENİN KURULMASI ÖNEMLİ İZOCAM BAYİLERİNİN SON DURAĞI “BEYAZ ŞEHİR” BELGRAD OLDU ÇUKUROVA ISI’NIN FABRİKALARIN ENERJİ TASARRUFUNA KATKISI BÜYÜK

DOĞAYI VE ÜLKEMİZİ SEVİYOR, GELECEK İÇİN ÜRETİYORUZ

DOĞAYI VE ÜLKEMİZİ SEVİYOR, GELECEK İÇİN ÜRETİYORUZ

 

PA-FLEX Satış ve Pazarlama Müdürü Cafer Basık: “Bir şirketin stabil bir şekilde olmasını ben kabul edemiyorum. İvmenin yukarı yönde olması gerekiyor.”

 

Büyümeye devam edeceklerinin ve evrensel bir firma olmayı hedeflediklerinin altına çizen Pa-Flex Satış ve Pazarlama Müdürü Cafer Basık ile hem Pa-Flex hem de sektördeki son durum üzerine bir söyleşi gerçekleştirdik.

 

Bilindiği üzere ülke olarak ekonomik anlamda zor bir süreçten geçtik ve halen geçiyoruz. Bu sebeple herkesin konuştuğu konular da bu bağlamda birleşiyor. İçinde bulunduğumuz ekonomik durumun sektöre etkileri hakkında siz neler düşünüyorsunuz?

 

Geçtiğimiz yıllarda da benzer sıkıntılar yaşadık, 2019’a sarkacağını da tahmin ediyorduk. Şirket olarak bazı radikal kararlar aldık. Öncelikle ihracata yöneldik. İhracatta, yurt dışı fuarlarıyla, yeni müşteri portföyleriyle yeni ülkelerde hedef pazarlara girerek 2014’de başlayan sürecimiz, bugün itibariyle ihracatta %65 civarına getirerek kendi adımıza başarılı geçirdik. Ama sektör anlamında dediğiniz gibi kayıplar çok ciddi oranda var. Sıkıntıda olan, çok zor durumda olan firmalar var bunların birçoğu sadece Türkiye’de iş yapan firmalar. Sadece iç pazara çalışan firmaların gerçekten çok zor durumlar geçireceği barizdi zaten ve bu sıkıntıyı yaşıyorlar da. Şu anda herkesin ve devletimizin birinci önceliği ihracat. Dolar getirmemiz lazım ülkemize. Bununla birlikte şirketlerimizi daha iyi yöneteceğiz. Bizim de hala çalışmalarımız devam ediyor. Çalıştığımız ülke sayılarını arttırmaya çalışıyoruz, var olduğumuz ülkelerde pazar payımızı arttırmaya çalışıyoruz. Tabi bunları yaparken arkasını doldurmak gerekiyor firmaların. Bunu da fuarlarla, inovasyonla, teknolojiyle, ar-ge ile yapıyoruz. İlk önce Ortadoğu’ya giriyorsunuz, Türki Cumhuriyetlerine giriyorsunuz, sonra Avrupa Birliğine. Hedef pazarlar olan Amerika da var. Avrupa ülkelerinde, bazı bölgelerde ciddi anlamda yol almaya başladık.

 

Peki bu krizi atlatmak için ihracat artı getiriyor firmalara ama, ihracatında riskleri yok mu firmalar için? 

 

İç pazara göre bu oran çok daha düşük. İç pazarda açık hesap, cari yani çek ile vs ile satış yapıldığı için o tarihlerde çeklerin ödenip ödenmeyeceği gibi konularda bir soru işareti oluyor ki sokakta gördüğümüz kadarıyla ciddi anlamda çek dönüşleri var. 

 

Döviz riski daha az diyorsunuz bu durumda…

 

Kesinlikle. Kurların yüksek olması, aslında ihracatta da önümüzü açıyor. Çünkü girdilerimizin birçoğu dolar. Dışa bağımlılık olsa da işçilik ve Türk Lirası bazında. Ama tabi enflasyon oranlarının yüksek çıkması bu parametreyi kısaltıyor, kapatıyor. Biz ihracat yaparken tabi ki dolarla satış yapıyoruz. Girdilerimizi de dolarla organize ettiğimiz için, kur farklarından çok fazla etkilenmiyoruz. Ama iç pazarda tam tersine dönüşüyor olay. Çünkü anlık parametrede çift rakamın üzerindeki hareketlilikler bizim gibi üreticilere ciddi anlamda sıkıntı yaratır. Bu yüzden bunu analiz ederken iç pazar ve dış pazar satış oranları gibi, %80 ihracat %20 iç pazar gibi şirketlerin kendine hedefler koyması lazım. Bununla beraber birçok parametreyi kontrol edebilirler.

 

Sizce bir firma ihracatını nasıl planlanmalı?

 

Tabi ki her şirketin farklı yönetim ve planlama şekli mevcut. Genel olarak konuşursak, bir şirketin dışarıya bağımlığını, dolarla aldığı ham madde oranını bulması gerekiyor. Türk Lirası ile harcamalarını tespit etmesi gerekiyor, bununla birlikte ihracatta ne kadar satış yapması gerektiğini belirlemesi lazım. Eğer planlaması sağlıklı yapabilir ve iyi bir strateji ile yönetirse ihracattan da bence başarılı çıkılır. 

 

Bu ekonomik sıkıntıları bir kenara bırakırsak, faaliyet gösterdiğiniz alanları düşünecek olursak geçmişten bugüne firmanızdaki ve sektördeki başlıca değişiklikler nelerdir?

 

Ülkemiz için ihracatın önemli olduğunu her kesim kabul ediliyor. Üretiminde aynı şekilde ülkemiz için ne kadar faydalı olduğunu herkes tarafından kabul gören bir gerçek. Bununla birlikte devlet tarafından da alınan kararlar ve yaptırımlar inanın yukarı yönde devam ediyor. Çünkü, bu kazanç sadece şirketlerin değil, ülkemizdeki herkes için bir kazanç olacak. Bir katma değer üretiyoruz sonuç itibariyle. Ham madde alıyoruz, üzerine know how ekliyoruz, katma değer üretip ihracat yapıyoruz ve bunun karşılığında ülkemize dolar getiriyoruz. İthalattan kaybımızı düşürüyoruz ve aradaki makası kapatıyoruz. Şu anda da ithalat rakamları düştü, ihracat rakamları da yukarı doğru hareket ediyor ki bu ülkemiz için çok iyi bir şey. Bizim sektörel birliğimiz olan İSİB, bunun üstünde TİB (Türkiye İhracatçılar Birliği) bu konuda yurt dışında ülke bazında gerek fuarlar konusunda gerek pazar analizi konusunda ciddi çalışmalar yapıyorlar ve bunlara da katılan üretici firmalar veya destekleyenler sonuçları çıkıyor. Raporları incelediğimizde TİB’in rakamlarını, İSİB’in rakamlarını incelediğimizde, iklimlendirme sektöründe ihracatımızın gerçekten yukarı yönde ivmesi devam ediyor. Ama daha ilerlemesi gereken mesafeler çok var yani yapacağımız çok şey var. Ben bizim sektörde özellikle de üreticilerimizi buraya odaklanması gerektiğini düşünüyorum. Dünyadaki diğer hedef pazarlara ulaşırsak, doğru çalışırsak, doğru ürün, doğru kalite, doğru fiyatlarla çıkarsak bence başarı da gelecektir. Türkiye’de içerde yaşanacak sıkıntılarda bununla beraber absorbe edilip, kapatılmış olacak ve herkes refah içerisinde geçirecek.

 

“TEK ÜRÜNLE ÇIKIYORUZ, DOĞRU ÜRÜNLE ÇIKIYORUZ”

 

Biraz da sizden, Pa-Flex’in ürün gamında bahsedelim istiyorum. 

 

98 yılından beri iklimlendirme sektöründeyim ve farklı kollarda, farklı çalışmalarda, farklı görevlerde bulundum. 2014 yılı içerisinde Pa-Flex şirketimizi kurduk. Elastomerik kauçuk köpüğü imalatı yapıyoruz, boru ve levha. Bunun yanında ticari ürünlerle beraber ürünlerimizi destekliyoruz. Dünyada enerji tasarrufu gerçekten önemli bir yere doğru gidiyor. Gitmesi de gerekiyor. Bununla birlikte ülkelerde ve ülkemizde çeşitli normlar artık oturdu, belgeler oturdu. Projelerde artık yalıtımın önemi görünüyor. Sonuçta bir enerji harcıyoruz ve bu enerjiyi kullanırken arada kaybın olmaması gerekiyor. Bizde buna riayet edip, kendi kalitemizle beraber, kendi khow now beraber, yıllar içerisinde oluşan tecrübelerimizle birlikte kendi ürünlerimizi günden güne geliştiriyoruz. Tek ürünle çıkıyoruz, doğru ürünle çıkıyoruz. Birinci önceliğimiz teknik değerlerimizi en iyi şekilde belirlemek, ikincisi mekanik ömrü uzun olan ürünler tercih etmek. Yaratıcılığımız, inovasyon ürünlerimiz ve ar-ge çalışmalarımız devam ediyor. Yeniliklerle sektöre de hizmet etmek istiyoruz. 

 

Sizi sektördeki rakiplerinizden ayıran farklarınız ve ürünlerinizin başarısını garantileyecek rekabetçi avantajlarınız nelerdir?

 

En büyük artımız, %100 yerli sermayeyiz. İstanbul’da var olan tek fabrikayız. İstanbul merkezde bir fabrika olmasından dolayı lojistik anlamında gerçekten müşterilerimize ciddi avantajlar sağlıyoruz. Aşağı yukarı seksen tır civarında stok tutuyoruz. Anlık taleplere çok hızlı bir şekilde cevap verebiliyoruz. Anlık yüklemeler yapabiliyoruz. Türkiye’nin en büyük pazarının İstanbul’da olması ve buna karşılık bizim firmamızın da birçok konularda lojistik merkezi olan İstanbul’da olması gerçekten ciddi bir avantaj. 

Sektöre İlk girdiğimiz zaman yabancı markaya karşı bir sempati vardı. Ben bu önyargıları yıktığımızı düşünüyorum. Zaman içerisinde de yıkacağımızı düşünüyorum. Yani yabancı markalara karşı gösterdiğimiz sempatiyi bence yerli markalara göstermemiz lazım. Yerli markalara gösterirken de onlardan istediğiniz ya da hoşunuza gidenleri bu taraftan istemeniz lazım. Yani yerli üretici onlara cevap verebiliyorsa ve üzerinde işlemler yapabiliyorsa, kesinlikle yerli üreticiyi tercih etmemiz lazım. Ki böyle bir dönemde. 

Ayrıca, Pa-Flex olarak ortaklarımızın her biri şirketin bir bölümünün başında. Kendi işimizin başında olduğumuz için sokaktan gelebilecek soru-cevaplar ya da talepler-istekler, sorunlar gibi konularda çok hızlı şekilde cevap üretebiliyoruz. Ve sorunları hemen yok edip en kısa sürede ortadan kaldırmış oluyoruz.

 

Enerji hem bizim ülkemizde hem dünyada çok konuşulan bir konu haline geldi. Özellikle enerji tasarrufu, enerji verimliliği konularında yalıtım büyük artı sağlayan bir unsur. Bizim ülkemizde bu kadar geç adapte olunması neden kaynaklanıyor sizce? Yani tanıtımını mı yapamıyoruz yoksa yalıtımın önemini mi ifade edemiyoruz insanlara?

 

Tanıtım ve doğru zamanda doğru işler yapılarak sektöre adapte oluyor Türkiye. Ama tabi zaman ve ülkenin şartları konjektöre bağlı olarak da gecikmeler, eksiklikler oluyor ve hala da var. Bununla birlikte, yönetimler ve dernekler ve biz üreticiler bunun önünü açmaya çalışıyoruz. Yeni binalarda uyulması gereken yeni yönetmeliklerle beraber bu sorunlar aşılmaya başlanıyor. Bununla birlikte geçmişe dönükte renovasyonlar yapılıyor. Bence iyi bir noktaya doğru gidiyor. 

Biz mekanik sektöre hitap ediyoruz. Mekanik sektörde olduğumuz için, enerji aslında biraz daha önemli. İçerideki kullanılan cihazlara, tesisatlara baktığımız zaman enerji harcıyorsunuz ve bu enerji karşılığında bir şey üretiyorsunuz. Sonra o harcadığınız enerji artık çok değerli bir hal alıyor. O enerjiyi çok iyi şekilde kullanmanız gerekiyor. Ve bu sırda da ürüne dikkat etmek gerekiyor. Bence burada birinci öncelik biz üreticilerin, bizlere çok büyük görevler düşüyor. Yani sadece bunu yalıtım malzemesi olarak -tabi ki yalıtım ürünü üretiyoruz ama- en iyi şartlarda, en iyi ürünü üretmek için mücadele etmemiz gerektiğine inanıyorum. Biz bu yönde çalışıyoruz ve ürünlerimizi en kaliteli şekilde üretmek için elimizden geleni yapıyoruz. Avrupa normlarını baz alıyoruz ve bunlara uygun ürünler üretiyoruz ki hem ülkemiz kazansın hem de Avrupa’da ürünümüzü tanıtıp evrensel bir marka olma yönünde ilerleyelim. 

 

 

 

"BÜYÜYEREK DEVAM EDECEĞİZ VE BÜYÜMEMİZ GEREKTİĞİNE İNANIYORUZ’’

 

Peki ileriye dönük hedefleriniz neler ne tür çalışmalar yapıyorsunuz ve ne tür değişikliklere gideceksiniz?

 

Her geçen gün büyüyen bir şirketiz. 2018’de %65 gibi bir büyüme kat ettik. Şu an ülkenin durumuna göre baktığımızda bu yılki ilk çeyrekte, en son incelediğim raporlara göre %42 büyüme gözüküyor. İçine bulunduğumuz durum düşünülürse iyi gidiyoruz. Ama tabi bunun içerisinde enflasyonu düşmek lazım, kur farklarını gibi bazı kriterlere göre incelemek lazım. Bu büyüme gerçek bir büyüme midir, değil midir diye o zaman netleşir. Biz sürekli analiz ediyoruz ama yine büyüyerek devam edeceğiz ve büyümemiz gerektiğine inanıyoruz. Bir şirketin stabil bir şekilde olmasını ben kabul edemiyorum. İvmenin yukarı yönde olması gerekiyor. 

 

‘’EVRENSEL BİR MARKA OLMAK İSTİYORUZ’’

 

Her firmanın ileriye dönük hedefler belirlemesi ve yenilenmesi gerekiyor diyorsunuz… Peki önümüzdeki süreçte firma olarak hedefleriniz nelerdir?

 

Bizim de büyümek için yeni hedeflerimiz var, yeni projelerimiz var. Dünyada daha çok tanınmak ve evrensel bir marka olmak istiyoruz. Birçok ülkede varız. Şu anda yaklaşık 40’a yakın ülkede varız. Daha fazla ülkede var olmak istiyoruz. Ve ilerleyen süreçlerde tesisimizi daha da büyütebiliriz ki 2017 ve 2018 yılında kapasitemizi %50’nin üzerinde arttırdık. Bir sonraki aşamada da kapasitemizi arttırmaya yerimiz var. Bununla birlikte belki ilerleyen dönemlerde bir Türk markasının dünyada farklı bir ülkede, coğrafyada, kıtada bir üretiminin olmasını isteyen bir kişiyim. Böyle bir hedefim var ama zaman içerisinde nasıl yönlendireceğiz göreceğiz. 

 

Hedefleriniz arasında şu an da öncelik verdiğiniz ve üzerinde çalışmaya başladıklarınız var mı? Örneğin dış pazarda üretim hedefinizle ilgili çalışmalar yapıyor musunuz? Planlaması yapılıyor mu?

 

Zaman zaman analizler yaptık, yapmaya da devam ediyoruz. 2017’de bir hedef pazar belirlemiştik kendimize ama biraz geç kaldık. Çünkü çok yeni bir firmaydık. 2017’de önce ülkemizde kendimizi ıspatlayıp, yapılanmamızın tamamen oturması gerekiyordu. Onu bekliyorduk ve onu çok kısa süre içerisinde tamamladık. Bugün 5. Yılımızı daha doldurmadık. Bu beş yıl içerisinde gerçekten güzel projelere, güzel yerlere imza attığımıza inanıyorum. Çok daha güzel işler yapacağız. Ama tabi zamana ihtiyaç var. İlk 10 yılın planı içerisinde çeşitli projelerimiz var. Sürekli analizler yapıyoruz, ülke bazında kıta bazında, pazar anlamında rakiplerimizi yakından takip ediyoruz. Dünyada buna göre kendimizi şekillendiriyoruz. İlerleyen süreçlerde bir sürpriz olabilir.

 

"KENDİMİZİ TERZİYİZ DİYE TANIMLIYORUM, BİZE NE TALEP GELİRSE BİZ ONU YAPABİLİRİZ’’

 

Bize biraz da Ar-Ge çalışmalarınızdan bahseder misiniz? Ar-Ge biriminizin işleyişini sadece yöneticiler ve Ar-Ge departmanı personelinizle mi yürütüyorsunuz, yoksa tüm personelinizin Ar-Ge çalışmalarınıza katkısı var mı?

 

Soru-cevap şeklinde diğer personellerimizin de katkısı oluyor. Çünkü sokaktan alınan en güzel bilgiler sahada ki personelimizden geliyor. Sahadaki personellerin talep ve isteklerini değerlendirdiğimiz gibi, mühendislerden de çıkan bilgilerle harmanlıyoruz. Aslında bizde sürekli Ar-Ge var. 

Bizim ürettiğimiz ürün gerçekten zor bir ürün. Polimer kimya konusunda dünyadaki en zor üretim tesislerinden birisi. Şöyle düşünün; 20-25 tane ham maddeyi alıyorsunuz, bir hamur yapıyorsunuz, bu hamuru şartlandırıyorsunuz, ikinci hamuru yapıyorsunuz, farklı kimyasallarla karıştırıp, sonra fırınlardan geçirerek istediğiniz çap, kalınlık, genişliklerde, özelliklerde ve yoğunluklarda bir ürün üretiyorsunuz. Bunu stabil bir şekilde üretmek zorundasınız. Bu sürecin tamamlanmasında, yaklaşık 400-500 tane parametreden bahsedebiliriz ve geri dönüşümü yok. Ürün fırına girdikten sonra geri dönüşüm olmuyor, bir hatada çöpe dönüşüyor. Çok ciddi tecrübe ve ar-ge gerektiriyor. Sürekli analizler gerektiriyor. Ortam sıcaklığından başlayıp, neminden, kullandığınız ham maddenin saklama koşullarından, personelin o anki çalışma eforundan, kalıbın özelliklerinden, makinanın o anki verimliliğinden birçok parametreden çok farklı sonuçlar çıkabiliyor. İşte bunları yapabilmek için sürekli bir çalışma söz konusu. Ham madde değiştirildiğinde bir ar-ge sorusu. Bu gibi bilgiler birikiyor, harmanlanıyor ve bir tecrübeye dönüşüyor. Bununla birlikte farklı ülkelerden farklı talepler de gelebiliyor; yoğunluk anlamında, uzunluk anlamında, metraj anlamında gibi bunlara da cevap verebiliyoruz. Ayrıca renk talebi geldi mesela farklı bir ülkeden. Gri bir ürün istediler, biz de gri ürün ürettik. Yani biz kendimizi tarif ederken terziyiz biz diyoruz. İşimizi iyi biliyoruz, işimizin başındayız, işimizi kendimiz yapıyoruz diyoruz. Kişiye bağımlı değiliz know how’umuz %100 kendimize ait. Dışa bağımlı değiliz. Şu an dünyada ki birçok sektörde know how’lar copy paste şeklinde ilerliyor. Ama bizim know how’umuz gerçekten bize ait. Ve sürekli geliştiriyoruz ve değiştiriyoruz. Bunun için kendimizi terziyiz diye tanımlıyorum, bize ne talep gelirse biz onu yapabiliriz. 

 

"MÜŞTERİMİZ EĞER BİR SORUN YAŞIYORSA, BİZİ ARADIĞI AN O SORUN ÇÖZÜLMÜŞTÜR’’

 

Talebe göre şekillenebiliyorsunuz yani… En büyük artınız da bu oluyordur büyük ihtimalle…

 

Çok rahatlıkla talep edileni yapabiliyoruz. Her konuda destek olabiliyoruz. Son kullanıcı ya da müşterimiz eğer bir sorun yaşıyorsa, bizi aradığı an o sorun çözülmüştür. 

Bir ürün üretiyorsunuz tozları karıştırıyorsunuz bir hamur yapıyorsunuz. Fırınlarda 100 m.’de pişiriyorsunuz. Sonra enini, kalınlığını, yoğunluğunu ve değerlerini ayarlamak zorundasınız. Ayarlayamazsanız ürün çöpe dönüşür. 

 

‘’Şöyle düşünün; evde kek yapıyorsunuz, hep aynı ebatta, aynı kalınlıkta, aynı kalıpta, aynı görsellikte, stabil bir şekilde olacak ve ne zaman istenirse o keki aynı şekilde yapacaksınız. Düşünün birisi diyecek ki 3 mm. kalınlığında kek istiyorum, ama aynı tatta ve siz de birebir tutturacaksınız. Aynı şekilde bir hamur yapıyorsunuz. Kimyasalları karıştırıyorsunuz, harmanlıyorsunuz, gerekirse dinlendiriyorsunuz, gerekmiyorsa dinlendirmiyorsunuz, ona göre fırına veriyorsunuz, sıcaklıklarını hızını, ayarlıyorsunuz ve kimyasalları reaksiyona sokuyorsunuz. Yani bir kimyasalı reaksiyona sokuyorsun, o arada hızını ayarlıyorsun. Fırının sıcaklığını organize ediyorsun ve başka bir fırına girdiğinde reaksiyon değişiyor çünkü öbür kimyasalın reaksiyonunu bozmaması gerekiyor. Diğer kimyasalları reaksiyona sokmanız lazım. Kabartma tozlarını sırayla patlattığınızı düşünün.’’

 

"ÜLKENİZİ, VATANINIZI, MİLLETİNİZİ, ŞİRKETİNİZİ, ÇALIŞANLARINIZI KISACASI HER ŞEYİ SEVMEK ZORUNDASINIZ’’

 

Eklemek istediğiniz bir konu var mı?

 

2014 yılında başladığımızda bir sloganımız vardı. O sloganla çıktık ve değiştirmedik; ‘’Doğayı ve ülkemizi seviyor... Gelecek için üretiyoruz’’. Bu felsefeyle ilerlemeye çalışıyoruz. Bu bize çok şey öğretiyor. Bence birçok sektörde buna riayet edilmesi gerekiyor. Ülkenizi, vatanınızı, milletinizi, şirketinizi, çalışanlarınızı kısacası her şeyi sevmek zorundasınız. Sonra da gelecek insanlar için de mücadele etmeniz lazım. Bugün şirkete yorumlayabiliriz isim olarak, ama kişisel olarak da hayatımızda da buna yön vermek zorundayız. Ülkenizi seveceksiniz ki çiçeklere böceklere hayvanlara zarar vermeyesiniz. Ailenizi, çocuğunuzu seveceksiniz ki sevgiyi öğrensin, o çocukta gelecek için bir şeyler yapsın. Ve bununla birlikte dünya da bir şeyler yapıyoruz, efor sarf ediyoruz, bir şeyler kazanıyoruz ama bu kazancımızı gelecek nesillere iyi bir şekilde nasıl aktaracağız… Yoksa binlerce milyonlarca dairen olsun sonuç yok. Ama bir vakıfa dönüştürdüğünüz zaman, bir üretime dönüştürdüğünüz zaman, katma değere dönüştürdüğünüz zaman konu çok farklı yerlere gidiyor. Bence bu vesile ile bakmak lazım olaylara.

 

Katılımınız için çok teşekkür ediyoruz. Çok keyifli bir sohbet oldu…

 

 

Haberleri paylaşmak ister misiniz ?

-