ALDAĞ A.Ş. İcra Kurulu Başkanı ve Yönetim Kurulu Başkan Vekili Rebii Dağoğlu:
“5 ile 7 yıllık zaman zarfında Aldağ markasını, iklimlendirme sektörünün tüm unsurlarında göreceksiniz.’’
Başarılı bir inovasyon stratejisinin, güçlü bir kurum vizyonu gerektirdiğini dile getiren ALDAĞ A.Ş. İcra Kurulu Başkanı ve Yönetim Kurulu Başkan Vekili Rebii Dağoğlu’ndan inovasyon, sektörün son durumu ve Aldağ A.Ş.’nin gündemi hakkında bilgiler aldık.
■ Aldağ iklimlendirme sektöründe 50 yıllı aşkın bir tecrübeye sahip. Bu 50 yıllık tecrübenin günümüzdeki proje üretiminize yansıması, katkıları nelerdir?
ALDAĞ A.Ş., 50 yılı aşan geçmişiyle, Türkiye iklimlendirme endüstrisi için bir “ekol” olmuş, güçlü köklere sahip bir kuruluş olarak sektör için de bir değerdir. Yarım asrı geride bırakan bir kuruluşta, en önemli sermaye bilgi ve tecrübe birikimidir. Varlığını güçlendirerek geleceğe taşıyabilen ALDAĞ A.Ş. gibi kuruluşlarda paradigmatik uyuma sahip bir örgüt kültürü gelişmiştir. Bu ise şirketlere güç verir, başarılı projeler gerçekleştirebileceği önemli bir zemini oluşturur. İklimlendirme sektöründe ALDAĞ A.Ş. imzası taşıyan pek çok “ilk”, bunun çok güçlü kanıtlarıdır; İlk yerli ısı geri kazanım cihazının üretimi, ilk paket tipi hijyenik cihazların üretimi, ilk evaporatif soğutma sistemlerinin ithalatı ve Avustralya menşeli MULTISTACK firmasıyla yapılan lisans anlaşması çerçevesinde ilk modüler tip soğutma grubunun üretimi gibi… Böylesi bir yapı, geleceğe yönelik akılcı, gerçekçi vizyon geliştirebilmek için en önemli dayanaktır.
“ALDAĞ A.Ş. ADIMLARINI HER ZAMAN BU BÜYÜK RESME BAKARAK ATMAYA ÇALIŞTI’’
■ Aldağ gibi büyük bir marka olmanın, sektörde bir değer olmanın; bir matematiği, bir formülü var elbet. Peki inovasyon stratejinizin buna katkısı nedir?
Başarılı bir inovasyon stratejisi, güçlü bir kurum vizyonu gerektirir. Kurum içi ve kurum dışı ekosistemden sürdürülebilir biçimde beslenebilecek bir inovasyon modeli geliştirilmelidir. Bunun için de temel yeterliliklerinizi, mevcut ve gelecekteki müşteri talep ve beklentilerini iyi bilmeniz çok önemli. Pazarı belirleyen tüm koşulları gösteren büyük resmi iyi analiz ederek bu resmin içinden odak alanlarınızı belirlemeniz gerekiyor. ALDAĞ A.Ş. adımlarını her zaman bu büyük resme bakarak atmaya çalıştı, gelişme alanlarını belirledi. ALDAĞ A.Ş.’nin gelecekteki inovasyon stratejisi içinde inovasyon kavramı, teknoloji açısından olduğu kadar sosyal açıdan da ele alınacak. Sosyal inovasyon, sosyal ihtiyaçların karşılanmasına yönelik sosyal inovatif çözümleri kapsıyor. Bunun için en elverişli ortamları sağlayabilen sivil toplum kuruluşları ile iş birliği içinde olduk, bu ilişkilerimizi sosyal inovasyon geliştirme yönünde daha da güçlendireceğiz.
■ Tüm çalışanlarınız inovasyon politikanızın içinde yer alıyor mu? Yoksa inovasyon ekibiniz ayrı mı?
İnovasyon ekibi dendiğinde, sayısal bir karşılığı olan, stabil bir grup insandan bahsedildiğini düşünüyorum. Oysa inovasyon, farklı disiplinlerden veya farklı gözlüklerle bakabilen; odak alana göre dinamik, devingen, kurum içinde de kurum dışında da farklı beslenme kaynağına gereksinim duyabilen bir süreç. Bu nedenle bir Ar-Ge grubunuz şüphesiz ki vardır ama inovasyonun nüvesi olan fikir pek çok farklı kaynaktan ortaya çıkmış olabilir. Ar-Ge ve Ür-Ge kavramları ile inovasyon kavramını doğru algılamak ve inovasyon politikanızı da inovasyon süreçlerinizi de buna göre şekillendirmeniz gerekiyor.
“HIZLA DEVRE DIŞI KALAN İŞ ALANLARI VAR, AMA BUNA KARŞIN TEKNOLOJİNİN YARATTIĞI YENİ İŞ ALANLARI DA VAR’’
■ Daha fazla inovasyon, daha fazla istihdam imkânı ve uluslararası pazarlarda daha iyi rekabet şansı diyebilir miyiz?
İnovasyon, ulusal ve uluslararası pazarlarda şüphesizdir ki rekabet gücü sağlar. Yaratıcı yenilik içeren ürünün pazar şansı yükselir. Ancak istihdam üzerindeki etkileri, başlı başına akademik bir araştırma alanı haline geldi. İnovasyon, bilgiye dayalı sektörlerde istihdamı artırmakla beraber özellikle kas gücüne dayanan alanlarda ise negatif etkileri görüldü. Bir yandan insan için tehlike arz eden alanlarda “güvenlik” sağlandı, öte yandan toplumsal politikaların teknoloji ile uyum sağlayacak biçimde gözden geçirilerek yenilenmeleri ihtiyacını beraberinde getirdi. Bugün, bir banka işleminizi internet üzerinden yapabiliyorsunuz, self-servis ödeme kasasından ödeme yapabiliyorsunuz, sürücüsüz bir otomobil sahibi olabilme imkânına sahipsiniz. Yani hızla devre dışı kalan iş alanları var, ama buna karşın teknolojinin yarattığı yeni iş alanları da var. Daha az iş gücü ile daha fazla üretim yapabilirsiniz. Ama daha önce ihtiyacınız olmayan, yeni dünyanın ihtiyaçlarını karşılayabilecek nosyonlara sahip yeni iş gücüne de talebiniz olacak. Zaten “sosyal inovasyon” kavramının çıkışı biraz da bundan kaynaklanıyor. Tüm dünyada hükümetlerin gündeminde istihdamın yeni taleplere hızlı uyumlandırılması için gereken planlamalar bulunuyor. Bu alanda başarılı politika üretebilen ülkelerde inovasyon, istihdamı artırabiliyor.
“İÇİNE GİRDİĞİMİZ DİNAMİK SÜREÇ, HIZ KESMEDEN DEVAM EDİYOR’’
■ Aldağ olarak şu anda gündeminizde neler var?
2016 yılında Aldağ A.Ş. Yönetim Kurulu Başkan Vekilliği görevini devraldığım günden bugüne, şirketin cirosu yüzde 330 arttı. İçine girdiğimiz dinamik süreç, hız kesmeden devam ediyor. Enerji kullanan ürün üreticileri olarak sadece cihazlarımızda düzenli olarak enerji verimliliğini yükseltmek, enerji tüketimini azaltmak çabamızın yanı sıra, üretim süreçlerimizde de enerji verimliliği çıtasını yükseltmeyi hedefliyoruz. ALDAĞ A.Ş. bu vizyonla yola çıkarak Manisa Akhisar’da örnek teşkil edecek 36.000 m2 açık, 32.000 m2 kapalı alana sahip bir tesis kurdu. Manisa fabrikamız, “Bütünleşik Tasarım” anlayışıyla ve tamamen yeşil bina konseptine uygunluk esasıyla dizayn edildi. Leed Gold sertifikası başvurusu yapacağımız fabrikamızda güneş panelleri vasıtasıyla kendi elektriğimizi üretebileceğiz. “Sürdürülebilir bina” anlayışının adeta canlı bir örneği niteliğini taşıyan Manisa tesisimiz üretime başladı. Bu tesisimizde üretim planlaması; EcoDesign kriterleri ve ErP yönetmeliklerinin gereklerini göz önüne alarak yapıldı.
Ürün gamımızda olan cihazlarımızda ar-ge çalışmalarımız hız kesmeden devam ediyor, tüm cihazlarımızda EC fan kullanılabiliyor. ErP’ye uyum sürecimizi neredeyse tamamladık, Eurovent sertifikasyonlarımızı da en kısa sürede tamamlayacağız ve yeni sertifikasyonların çalışmaları da tüm hızıyla devam ediyor. Mevcut sertifikalarımızla ilgili yapılan son denetimde Eurovent, ‘Minör hataya bile rastlanmamıştır’ raporu verdi. Ar-Ge Merkezi olmak için başvurumuzu yaptık. Bu süreç de tamamlanmak üzere.
Aldağ Kazakistan şirketimizi kurduk. Azerbaycan’da yine kendi şirketimizi açıyoruz. Dubai’de Türkiye İhracatçılar Meclisi bünyesinde kurulan Ticaret Merkezi’nde yerimizi aldık. İlk atamamızı yaptık.
“SEKTÖRÜMÜZDE, ÜZERİNDE ALDAĞ MARKASINI GÖRMEDİĞİNİZ BİR ÜRÜN OLMAYACAK’’
■ Önümüzdeki dönemdeki proje ve planlarınızdan bahseder misiniz?
Kısa vadede yeni Ür-Ge çalışmalarımızın sonuçları olarak, mevcut cihazlarımızın üzerinde yaptığımız değişikliğin yanı sıra yeni nesil klima santralimizin lansmanını 2019’un birinci çeyreğinde yapacağız. Orta ve uzun vadede ALDAĞ A.Ş. ürün grubunun kademeli olarak genişletilmesi söz konusu. 5 ile 7 yıllık zaman zarfında Aldağ markasını, iklimlendirme sektörünün tüm unsurlarında göreceksiniz. Sektörümüzde, üzerinde Aldağ markasını görmediğiniz bir ürün olmayacak.
“YERLİ ÜRETİCİLER, İHRACAT PAZARLARINI GENİŞLETMEK İÇİN AZAMİ ÇABA SARF ETMELİ’’
■ Sektörün son durumunu ve yılın kalanı için öngörünüzü bizimle paylaşır mısınız?
Türkiye’nin içinde bulunduğu reel sektör krizi, şüphesiz ki iklimlendirme sektörümüzü de etkiliyor. Bence resesyon kaçınılamaz değil. Büyüme hızından bir miktar feragat ederek, yani biraz vites küçülterek resesyon engellenebilir.
Kamuda tasarruf tedbirleri olacaktır ama özel sektöre kaydırılmış yatırım yükünündeki azalma, sektörümüzde de yavaşlamaya yol açabilecektir. Sektör firmalarımızın olanakları ölçüsünde sermaye yapılarını güçlendirmenin yollarını araştırmaları, belki daha az ama daha kârlı ve daha kısa vadeli ödeme planı olan işlere odaklanmaları büyük önem taşıyor. Üretim süreçlerinde ara mal tercihlerinde yerli ürünlere öncelik verilmeli. Yerli üreticiler, ihracat pazarlarını genişletmek için azami çaba sarf etmeli. Doğru reçeteleri uygulayabilirsek sorunları aşmamak için bir neden göremiyorum.
Sektörümüzün ve Türkiye’mizin geleceğinin parlak olduğunu, el birliği ile bu günleri aşacağımızı ve çok daha güzel bir geleceğin bizi beklediğini düşünüyorum.
Haberleri paylaşmak ister misiniz ?