Türk şirketi FRİTERM’in genel müdürü ve İSKİD’in temsilcisi Naci Şahin Eurovent’in Oslo’da yapılan yıllık olağan toplantısında Alex Rasmussen’den boşalan başkanlık koltuğuna seçildi. Eurovent’ten Morten Schmelzer, ClimaNovela için Naci Şahin’e başkanlık acendası, endüstriyel öncelikleri, kişisel hayatı ve bu makama Türkiye’den ilk kez seçilmesinin yarattığı duygular hakkında sorular yöneltti.
■ Morten (Climanovela): Naci, Eurovent’in başkanı seçilmenden dolayı sizi kutluyorum. İlkin şu basit soruyu yönelteyim: Favori soğutucu akışkanın nedir?
Naci Şahin: EU F-Gaz Regülasyonuna uyan her akışkan…
■ Bize kendiniz ve dernekteki geçmişiniz hakkında birşeyler söyler misiniz?
Profesyonel kariyerim 1983 yılında Friterm’de başladı. 1996’ya kadar, şirketin satış, satış sonrası ve planlama bölümlerinde çalıştım. 1996’dan bu yana Friterm’in genel müdürlüğünü yürütmekteyim.
Friterm olarak birçok dernekte faaliyetlerimiz var ve zamanımızın önemli bir kısmını derneklerle ilişkili faaliyetlerde geçiriyoruz. Dernek faaliyetlerim Türkiye İklimlendirme Soğutma Klima İhracatçıları Derneği İSKİD’in Üniversite Sanayi İşbirliği ve Burs Komisyonu çalışmaları sırasında başladı. Bunun ardından, İSKİD’in Uluslararası İlişkiler Komitesi’nde görev aldım. 2008 yılında İSKİD’in Yönetim Kurulu’na seçildim ve bu göreve 2016 yılının sonuna kadar devam ettim. 2012-2014 yılları arasında İSKİD’in Yönetim Kurulu başkanlığını yaptım.
İSKİD’in Uluslararası İlişkiler Komitesi üyeliğime bağlı olarak İSKİD adına Eurovent’in toplantıularına katılmaya başladım. 2012 yılında Eurovent Yönetim Kurulu’na seçildim ve 5 yıl boyunca Yönetim Kurulu Başkan Yardımcılığı görevini ifa ettim. 2016’da, Genel Kurul 2018’den başlayacak şekilde beni Eurovent Başkanlığına seçti.
■ İSKİD 1997 yılında Eurovent’e katıldı ve siz Türkiye’den ilk başkanımızsınız. Bunun sizin ve Türk endüstrisi için anlamı nedir?
Türkiye AB’nin bir üyesi olmasa da AB-Türkiye Gümrük Birliği Anlaşması nedeniyle ekonomik ilişkilerimiz son derece yakın. Türk endüstrisi Avrupa standartlarını yakından takip ediyor. Bu nedenle, kuruluşunun 5 yıl sonrasında İSKİD’in Eurovent’e katılmaya karar vermesi mantıklı bir seçimdi.
Başlangıçta, Eurovent’le etkinlik seviyemiz sınırlıydı. Ama zaman içerisinde derneğe katkılarımızı arttırdık. Bu Avrupa Sertifikalı Performansı (ECP) için de geçerli. Bu sertifika programlarına katılım isteğe bağlı olsada, Türkiye’de çok biliniyorlar ve popülariteleri çok yüksek. Bugün birçok İSKİD üyesi Ürün Grubu ve Uyumu Komite toplantılarına katılıyor.
Eurovent’in başkanı olmak benim için sadece bir onur değil; aynı zamanda Türk endüstrisi için önemli bir mihenk taşı ve AB ile olan ilişkilerde yeni bir motivasyon kaynağı. Türk HVAC&R endüstrisinin pozisyonu bu durumla paralellik arz ediyor ve bizim Avrupa ve küresel kapsamda endüstriyel eko-sisteme katılımımıza ilişkin istekliliğimizin bir göstergesini oluşturuyor.
■ Tarihsel olarak, Türkiye Avrupa ve Asya arasında bir köprü görevi görmekte. Bugünün HVAC&R endüstrisinde Türkiye’nin rolünü nasıl görüyorsunuz?
Türkiye olarak, sizin söylediğiniz gibi biz de ülkemizin Avrupa ve Asya arasında önemli bir köprü rolü üstlendiğine inanıyoruz. Batılı ve Doğulu ülkelerin etkisi altında bulunan bir çevrede gelişiyoruz. Bu bize çok ünik bir perspektif kazandırıyor.
Ama, bu durumun göze görünenden fazlası var. Türkiye gerek bir üretim üssü gerekse bir Pazar olarak büyük fırsatlar sunmaktadır. Endüstriyel altyapımız çok gelişmiştir. Bunun ötesinde, genç nesil içerisinde iyi yetişmiş mühendisler ve teknisyenler bulunmaktadır.
Coğrafi olarak, Avrupa’nın birçok şehrine doğrudan uçuşlarıyla Türkiye Avrupa’ya çok yakındır ve Avrupa’yı Orta Doğu ve Asya pazarlarına aktarmalı uçuşlarla bağlamaktadır. Bu pozisyonu zaten halihazırda Türkiye’de üretim yapan uluslararası oyuncularca çok iyi bilinmektedir.
Daha önce de söylediğim gibi; Avrupa Birliği endüstrisi ve standartlarına yönelik yasaları uygulamakta ve kendimizi sürekli güncellemekteyiz. İnanıyorum ki potansiyeli ve kabiliyetleri ile Türkiye HVAC&R endüstrisinde başrol oyuncularından biri olabilir. Eğer ülke olarak böyle bir arzu ve niyetiniz varsa, Eurovent gibi bir uluslararası dernekte yüksek seviyeli bir sorumluluk da almanız gerekir bir şekilde.
■ Eurovent olarak birçok üretim alanında ileriye yönelik çözümler geliştiren özel 2030 projeleri başlattık. Siz 2010’da endüstrimizi nerede görüyorsunuz?
Diğer endüstriyel alanlarda olduğu gibi HVAC&R sektöründe de dijitalizasyon önümüzdeki yıllarda sıcak bir konu olmaya devam edecek. İnanıyorum ki iç hava kalitesi ve genelde hava kalitesi giderek artan oranda dikkat çekecek. Küresel ısınma açısından, yeni soğutma akışkanları ve bazı eski ama doğal soğutucular tartışma konusu olacaktır.
Fikrimce, HVAC&R endüstrisi 2030’a değin önemini arttıracaktır. Doğal soğutma kullanımı da bu arada artacaktır. Bizler daha iyi bir gelecek için sorumluluğumuzu kabul ederken, teknolojimizi sürekli olarak geliştirmeliyiz.
■ Şimdiye kadar başkanlarımız genellikle belirli anahtar maddeler üzerine odaklanırlardı ve belirli bir acendaları vardı. Sizin acendanız nedir?
Seleflerim Christian Herten ve Alex Rasmussen Eurovent’i ileri taşımak üzere müthiş işler başardılar. Ben de onların çabalarını devam ettirirken küresel ölçekte işlerimizin, üyelerimiz ve partnerlerimizle ilişkilerimizin süreklilik arz etmesine gayret edeceğim. Her başkanın kendine özgü odaklanma alanları bulunur. Benim de var elbette.
Başkanlığım süresince, özellikle aşağıdaki noktalara eğilmek istiyorum:
• Avrupalı kurumlar karşısında, Brüksel’de Eurovent’in ayak izini güçlendirmek,
• Türk ve Avrupalı HVAC endüstrisi arasındaki bağları güçlendirmek,
• Eurovent etkinliklerinin daha da profesyonelleştirilmesi ve arttırılmasını sağlamak,
• Üyelik ağlarımızın Orta ve Doğu Avrupa’ya genişletilmesi (Güneydoğu Avrupa’ya özel ilgi göstererek ve bu bölgede bir Eurovent Zirvesi düzenlemek koşuluyla),
• Eurovent Derneği için gerek Avrupa’da gerekse küresel ölçekte açık hedefler içeren uzun soluklu bir vizyon ortaya koymak,
• Mali yapımızı güçlendirmek.
■ Elbette ki okuyucularımız sizin kişiliğiniz hakkında biraz daha fazla şey bilmek isteyeceklerdir. İzin verirseniz size birkaç rastgele soru sorayım.
Eurovent ailesi içinde geçirdiğiniz bunca yıl sırasında, resmi konuların dışında sizin için en anlamlı anlar nelerdi?
Eurovent arkadaşlıkların zaman içerisinde geliştiği büyük ve çok yüzlü bir aile. Her yıl, yeni ülkeleri, yeni kültür ve teknolojileri keşfetme fırsatını yakalıyoruz. Eurovent aslında kıtamız hakkında iyi olan her şeyi kapsayan ama peşinden koşulan sorunları da içeren küçük ölçekte bir Avrupa.
■ Türkiye güzel bir ülke. İstanbul haricinde, okuyucularımızın nerelere gitmesini teklif edersiniz?
Türkiye tarih, doğa ve turizm açısından çok zengin bir ülke. Üç farklı deniz tarafından çevrelendiğimiz için, Ege Denizi için İzmir, Bodrum veya Kuşadası’nda, Akdeniz’de ise Antalya (burada çok fazla opsiyon mevcut) ve Fethiye’de geçirilecek rahatlatıcı bir tatil tavsiye ederim. Tarihsel açıdan doyurucu bir tatil tercih ediliyorsa, peribacalarını ziyaret edebilecekleri ve yöreye özgü şarapları tadabilecekleri Kapadokya (Ürgüp-Göreme) ziyaret edilmesi gereken yerlerdendir.
■ Sizce en iyi Türk yemeği nedir?
Bence herkes bizim geleneksel kahvaltımızı: muhtelif reçelleri, sucuk, pastırma, peynirler ve simit ve börek gibi fırın ürünlerini denemeli. Tatlı olarak meşhur baklava ve lokumu tatmak bir zorunluluktur. Öğle yemeği ve akşam yemeğinde bulabilirseniz ev yapımı sarma denenmeli. Ve tabii ki lahmacunu, kebap ve döneri es geçmemelisiniz. Bildiğim kadarıyla birçok Eurovent üyesi bunları çok iyi biliyor. Öte yandan garanti ederim ki bu tatlar Türkiye’de çok farklı ve çok daha iyidir.
■ Boş zamanınızı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Boş zamanınım çoğunu ailemle ve tanıdıklarım ve yakın arkadaşlarımla geçiriyorum. Güzel bir kahvaltıyı veya bir akşam yemeğini ailemle paylaşmak ve onlarla kaliteli bir zamanı geçirmek bana zevk veriyor. Ben ve eşim zaman zaman sükûnet dolu bir yürüyüş için sahile inmeyi çok severiz. Geri kalan zamanda ise okumak bana çok keyif verir.
■ Genellikle sakin ve sessiz bir insan olarak tanınıyorsunuz. Sesinizin biraz yüksek çıktığı anlar hiç oldu mu?
Ben her zaman sessiz bir insan oldum. Bu benim bir konuşmacıdan ziyade bir dinleyici olduğum anlamına gelir. Konuşmadan evvel düşünmeyi tercih ederim ve bir şey söylemeden evvel sözlerimi akıllıca seçmeye özen gösteririm. Bu davranış benim karakterimin önemli bir yüzü olagelmiştir ve hayatım boyunca yaptığım çeşitli işlerde başarılı olmama sebep olmuştur. Yüksek sesle konuşmanın varmak istediğim noktayı silikleştirdiğine inanırım. Bu yüzden sakin kalmayı ve sözlerimi dikkatlice seçmeyi tercih ederim. Sonuç olarak, sesimin gerçekten yüksek çıktığı bir anı hatırlamakta zorluk çekiyorum.
■ Bizimle konuştuğunuz için size teşekkür ediyorum.