YALITIM, EN KÂRLI YATIRIM
Isı Su Ses ve Yangın Yalıtımcıları Derneği (İZODER) Yönetim Kurulu Başkanı Levent Pelesen: “Şu anda üzerinde durduğumuz ana konu bu son çıkan yönetmelikler olan ses yalıtım ve su yalıtım yönetmeliklerini tanıtmak ve bunlarla ilgili kılavuzların çıkarılmasını sağlamak.”
İZODER’in yalıtım sektörünü bir şemsiye gibi tümüyle kaplayan bir dernek olduğunu belirten Yönetim Kurulu Başkanı Levent Pelesen ile yalıtım üzerine birçok bilgi edindiğimiz keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik.
■ Öncelikle derneğinizin faaliyetleri ve üye profiliniz hakkında bilgi verir misiniz?
İZODER - Isı Su Ses ve Yangın Yalıtımcıları Derneği yani adından da belli olduğu gibi bu konularda faaliyetlerde bulunan üretici-sanayici, distribütör- ithalatçı, uygulayıcı ve satıcı tüm grupları bünyesinde bulunduran bir dernek. Bu yönüyle birçok sektörel dernekten farklılaşıyor. Bizim inşaat sektöründe kurulmuş ve faaliyetini gösteren derneklerin birçoğu üretici birliği şeklinde. Yani o konuda üretim yapan grupları bünyesinde barındıran dernekler. İZODER ise üreticilerin yanı sıra sektörün tüm oyuncularını bünyesinde barındırıyor. Hatta bazı akademisyen üyelerimiz de var. Yani İZODER, yalıtım sektörünü bir şemsiye gibi tümüyle kaplayan bir dernek. Bahsettiğim bu yapı içinde dengeli bir üye yapısı var. Yaklaşık 75 kadar sanayici üyesi var, keza bir o kadar da bizim satıcı, uygulayıcı, ithalatçı olarak adlandırdığımız üyesi var.
Ayrıca henüz onların dernekler masası kurallarına göre üyeliği çok formüle edilemedi ama yalıtım konusunda uygulamacı bireysel çalışan yapılar, firmacık veya insanlar var. Bunlarla da direkt iletişimimiz var. İnternet sitemize girdiğinizde bunları tanımlı olarak görüyorsunuz. Ama üye profilinde göremiyoruz onları. Çünkü ikiden fazla üyeliğin kategorize edilmesi dernekler masasına göre uygun değil. Biz o yüzden bir sanayici bir de ithalatçı-satıcı diye kategorize etmiş durumdayız. Uygulamacı bireysel kişilere, üye olarak olmasa da bir şekilde yer veriyoruz bünyemizde.
Son olarak, derneğimiz 1993 yılında kurulmuş ve 2018 yılında 25. yılını kutlamış bir dernek. Bu arada diğer yıllardan farklı olarak 25. yılımızı kutlama şeklimizin de özel ve güzel tarafları oldu.
"2500 KADAR ÖĞRENCİNİN SAĞLIKLI ORTAMLARDA EĞİTİM ALMALARINA KATKI SAĞLADIK.’’
■ Derneğinizin 25.yıl kutlamasının diğer senelerden farklı gerçekleştirdiğiniz konusuna siz de değinmişken bize de biraz anlatır mısınız?
Belirttiğim gibi İZODER 25 yılını tamamlamış, şu anda 26. yılında olan bir dernek. Biz de 25. yılımızı nasıl kutlayalım diye planlar yaparken ki daha önceki yıllarda genelde bu bir balo ile yapılırdı. Ama 25. yılımızda biz bu bütçeyi daha verimli işlere ayıralım diye düşündük. Dedik ki; insana dokunalım, eğitime yönelik katkılar sağlayalım, çevreye yönelik katkılar sağlayalım, gene eğitimle bağdaştıralım ama enerji verimliliğine yönelik katkılar sağlayalım.
İlk olarak bizim güçlü üyemiz olan taş yünü üreticilerimizden Ravaber, Terrawoll, Eryap Grup ve Megaboard birer lise buldular ve komple yalıtımını yaptılar. Bu sayede 2500 kadar öğrencinin sağlıklı ortamlarda eğitim almalarına katkı sağladık.
Yanı sıra Türk Eğitim Vakfı ile ortaklaşa bir proje başlattık. Orada da özellikle mesleki liselerde eğitim gören çocukların, eğitim masraflarını karşılamalarını sağladık. Bunu da bir kısmını derneğimiz sağladı, bir kısmını derneğimiz üyeleri sağladı, bir kısmını da bireysel ama derneğimize yakın olan kişiler sağladı. Buradan da yaklaşık elli kadar öğrenci eğitim masraflarını karşılıyor.
Sonra, Vodofone’nın halk koşusunda yine Türk Eğitim Vakfı ile beraber koştuk. Orada da bizim sektörel koşucularımız ile dernek olarak tanıtımımızı yaptık ve oradan bağış topladık. Bunun neticesinde de yaklaşık altmış kişinin bir yıllık eğitim masrafını bu bağışlarla karşıladık. Burada Türk Eğitim Vakfı ile koşuyoruz ama siteye bağış için tıkladığınızda İZODER 25. YIL KUTLAMA kampanyası şeklinde karşınıza geliyordu ve bağış buradan yapılıyordu.
Çevre ile ilgili olan 25. yıl etkinliğimiz de ağaç kampanyamız oldu. Sosyal medya hesaplarımızı takip edip beğenenler arasında çekiliş ile ağaç bağışladık TEMA’dan satın alarak.
Yani sonuç olarak balo yapacağımıza bu tip etkinliklerle süsledik 25. Yılımızı ve bu da ayrı bir gurur verdi bize.
‘’İNSAN İÇİN HAYATİ ÖNEM TAŞIYAN KONULAR’’
■ Aslında hepimiz, genel hatları ile yalıtımın hem ülkemiz ekonomisi açısından hem de bireysel ekonomimiz açısından çok önemli olduğunu farkındayız. Ama yine de gereken önemi vermiyoruz. Bu sebeple sizden yalıtımın önemi hakkında daha ayrıntılı bilgi almak isteriz.
Bizim derneğimizi oluşturan dört branş ki bunların kendi içlerinde alt branşları da vardır;
-Örneğin, ısı yalıtımının içinde tesisat yalıtımı dediğimiz bir alt branş vardır ki çok önemlidir.- Bu dört branşta aslında insan için hayati önem taşıyan konular.
Yangın dediğimiz şey insan hayatı ile direkt alakalı. Yani insanlar yangınlarda sadece mallarını değil hayatlarını da kaybedebiliyorlar. O yüzden çok önemli. Binanın yalıtım uygulamalarının düzgün şekilde yapılmış olmasını sağlamaya çalışıyoruz ki yangın çıktıktan sonra o binanın içinde yaşayan insanların sağlıklı sürelerde binayı terk edebilme yani öncelikle canı kurtarabilme amaçlı bizim konumuz ve bu derece hayati önemli bir konu.
Ses yalıtımı da yine hayati bir konu. Nedeni ise; ses yalıtımı ve akustik yalıtımı düzgün yapılmamış ortamlarda yaşayan insanların 35 kritik faktörden etkilenerek sağlıklarının bozulduğu bilimsel olarak tespit edilmiş bir durum. Bu konuların çoğu psikolojik bu arada.
En önemli taraflarından bir tanesi de eğitim kurumları. Ses yalıtımı ve akustik düzenlemesi düzgün olmayan ortamlarda eğitim alan öğrencilerin bir konuyu öğrenme kabiliyeti azalıyor.
Suya gelecek olursak, biz Türkiye olarak betonarme yapıların içinde yaşayan bir ülkeyiz. Betonarme dediğimiz de kolon, kiriş sistemine dayanıyor. Ama önemli olan onu ayakta tutan içindeki demir donatı. Su yalıtımı düzgün yapılmayan binalarda bu donatının korozyona uğrayıp, demirin kalınlığını kaybetmesi çok önemli bir konudur. 1999 depreminde biz İZODER olarak deprem bölgesinde taramalar yaptık. Emin olun gözlerimizle şahit olduk, tele dönmüş donatı demirlerine rastladık. Çünkü pas gittikçe kalınlığının kaybolmasına sebep oluyor. Bu yönüyle su yalıtımı çok önemlidir. Burada tabi ki doğru su yalıtımı yapılması ile başlar bunun korunması.
Isı yalıtımı zaten hayati. Yani insan konfor şartları dediğimiz şartlar içinde rahat yaşıyor. Konfor şartları da ortam sıcaklığı, ortamdaki nem ve ortamdaki hava yani iç rüzgâr belirliyor. İç ortamda da bizim duvarlarımız, dış kabuğumuz yalıtımlı değil ise o zaman ısıtma ile sağladığımız ortamlardaki sıcaklık dış kabuğa doğru hareket ediyor; eğer bu hareket saniyede 25 cm’den fazla ise işte buna iç rüzgâr diyoruz ve bu bizim sağlığımızı, romatizmal rahatsızlıkların başlamasını olumsuz yönde etkiliyor.
‘’BİR ORTAMI SOĞUTMANIN MALİYETİ ISITMAKTAN YEDİ-ON KAT ARASINDA DAHA PAHALI’’
■ Isı yalıtımı denilince oluşmuş bir algı var ki, o da sadece soğuk havalarda gerekli olduğu. Halbuki sıcak havalar da yalıtımın önemi büyük. Peki bu yanlış algının nedenini, ülkemizde yalıtıma olan ilgiyi ve ısı yalıtım bilincinin ulaştığı son noktayı değerlendirir misiniz?
Isı yalıtımın biraz önce de bahsettiğim iç ortam sıcaklığı, hava nemi ve iç ortam rüzgarını olumlu yönde etkilemesinin yanı sıra kamu ve kamuoyu tarafından dikkat edilen konusu enerji tasarrufu ve enerji verimliliği. Isı yalıtımı ile enerji tasarrufu ve enerji verimliliği sağlayabiliyoruz. Ama ısı yalıtımı deyince, sizin de işaret ettiğiniz gibi soğuğa karşı alınan bir önlemmiş gibi düşünülüyor genelde. Doğrudur soğuğa karşı bir önlemdir. Ama sadece soğuğa karşı değil sıcağa karşı da önlem almak gerekir. Artık hepimizin hayatının içine girdi küresel ısınma ve şu anda bahar ve yaz aylarına doğru giriyoruz. Bu yıl gene tahmin ediyorum ki bizim yazın tam ortası dediğimiz temmuz, ağustos ayları bunaltıcı sıcaklarla karşılaşacağız bu küresel ısınmanın da etkisiyle ve bunun neticesinde yeri geliyor yaşadığımız mekanlarda nefes alamaz duruma düşüyoruz. Burada da gene ısı yalıtımı ve ısı yalıtımsızlık çok önem kazanıyor. Tabi hayatımıza yeni bir kavram daha girdi, çok yoğun bir şekilde de ilerliyor ‘’klima kavramı’’. Yani neredeyse yeni yaşam birimlerinin hiçbirinde klimasız ortamlar düşünülmüyor, projelendirilmiyor. Eskileri de yavaş yavaş split klimalarla buna karşı önlemler alıyorlar. Dolayısıyla yazın sıcaktan mekanlarımızı korumak yani soğutmak için ısı yalıtımına ihtiyacımız var ve soğutma yedi-on kat arası daha pahalı ısıtmaya göre. O yüzden önemi de bir o kadar daha artıyor. Isı yalıtımında tabi önemli olan konu doğru malzemelerle ısı yalıtımı yapılması. Isı yalıtımı hem sıcak için hem soğuk için çok önemli. Soğutma amaçlı yani sıcak ortamlarda yapılan ısı yalıtımı da çok önemli. Hatta daha önemli, çünkü daha önce de belirttiğim gibi bir ortamı soğutmanın maliyeti ısıtmaktan yedi-on kat arasında daha pahalı.
‘’ISI YALITIM SİSTEMLERİNİN HİÇBİRİ KENDİ BAŞLARINA ISITMA VEYA SOĞUTMA KAYNAĞI DEĞİLLERDİR’’
Ülkemizde de dünyada da küresel ısınmanın etkisiyle dondurucu soğuklar çok azaldı. İşte hep küresel ısınmanın etkisi bunlar. Ama kavurucu sıcaklar arttı. Yaz aylarında bazı periyotlar var ki ısı yalıtımsız binalarda yaşıyorsak ve klimatize koşullar da sağlanmamışsa nefes alamayacak derecede zorlanıyoruz. Bizim ülkemiz de dört mevsimi aynı anda yaşayan bir ülke. Yani aynı dönemde kayak yaparken Erzurum Palandöken’de diyelim, Antalya’da da denize girebiliyorsunuz. Dolayısıyla ülkemizde iklim şartlarının hepsi mevcut. Isıtma soğuğa karşı yalıtım olduğu gibi sıcağa karşı da çok önemli ve yapılması gerekiyor. Öncelikle şunu işaret etmemiz gerekir; ısı yalıtım sistemlerinin hiçbiri kendi başlarına ısıtma veya soğutma kaynağı değillerdir. Mekanları projelendirirken klimatize koşulları iyi projelendirip, ısıtma ve soğutma sistemleri doğru ve düzgün seçmeliyiz. Sonra bunları işletirken ekonomik işletmek ve iyi verim alabilmek için tam, doğru, kesintisiz ısı yalıtımı ile bina dış kabuğumuzu kaplamalıyız. Bina dış kabuğu dediğimde de ısı yalıtımını sadece bina dış duvarlarından yapılan mantolama gibi bir yanlış anlama olabiliyor. Elbette bina dış kabuğu çok önemli. Çünkü binalarımızın dış kabuğu %30-50 arasındaki bir bölümü dolu kısımdan yani duvar dediğimiz kısımdan oluşuyor. Bunların yalıtımı çok önemli ama pencereler var bina dış kabuğunda. Çatı var bina dış kabuğunda. Zemine oturan döşeme var bina dış kabuğunda ve bunların kesintisiz, bütüncül olarak yalıtımı çok önemli iyi bir performans alabilmek için.
■ Türkiye’de kullandığımız enerjinin %75’ini ithal ediyoruz. Bunun %35’inin tüketenin de konut sektörü olduğunu biliyoruz. Halbuki yalıtım ile bunu minimize etmek mümkünken, ülkemizde binaların yalıtım oranına bakınca çok düşük olduğunu görüyoruz. Sizce bu oran yalıtımın önemini kavrayamamış olmamızdan mı kaynaklanıyor?
Çok önemli bir konuya değindiniz ve doğru söylediniz. Bizim ısınmak ve soğutmak için mekanları her zaman enerjiye ihtiyacımız var. Ama şu anda bu amaçla kullandığımız enerjiyi ithal ediyoruz biz. Yenilenebilir enerji kaynaklarını arttırmak için çalışıyoruz. İleride bunların getirdiği olumlu değişimlerle enerjide ithalat oranımızı düşürebiliriz, güzel bir gelişme olabilir. Ama mevcutta enerjide ithalata bağımlıyız. Çünkü ağırlıklı olarak fosil yakıt kullanıyoruz. Doğalgaz, petrol neredeyse tamamen dışa bağımlıyız. Kömür, sanayimizde ve ısı amaçlı gruplarımızda kullandığımız önemli bir kaynak. Kömürümüz var ama maalesef bizim ülkemizde çıkan kömürün enerji potansiyeli düşük. O yüzden, yüksek enerjiye ihtiyacımız olduğundan ithal kömüre gidiyoruz. Yani enerjide sizin de işaret ettiğiniz gibi %75 oranında ithalata dayanıyor ve bu bizim için olumsuz bir şey.
Tüketime gelince %35 oranında yaşadığımız binalar tüketiyor. Eskiden sanayi tüketimi %40-44 ile en yüksek orandaydı, binalar değimiz kısımda ise bu daha düşüktü. Aslında eskiden yalıtımsız binalarımız daha çoktu, şimdi çok zayıf olmasına rağmen yalıtımlı binalarımız artmaya başladı ama ilginçtir konutlarda, binalarda tükettiğimiz enerji oranımız arttı. Son açıklanan verilere göre sanayiyi geçti. Bunun tabi birkaç sebebi var. Bunlardan bir tanesi hayat tarzımız değişti. Örneğin eskiden bizim yaşam tarzımızda tüm aile bir odada yaşarken, şimdi artık hemen hemen aile bireylerinin her biri ayrı odalarda yaşıyor ve eskiden sadece o yaşam odası ısıtılırken günümüzde insanlar evlerinin bütün mekânlarını ısıttıklarını ve hatta yazın soğuttukları sistemlerde yaşama durumuna geçtiler. Dolayısıyla ısıtma ve soğutma amaçlı enerji tüketimini arttırdı. Yanı sıra soğutmada klima hayatımıza girdi. Önceden klima harcaması diye bir şey yaşam mekânlarımızda yoktu. Bunları kötü oldu diye söylemiyorum, olması gereken buydu ve daha da ilerlemeli. Biz de ona göre önlemleri almalıyız ama sizin işaret ettiğiniz gibi bu önlemleri almakta geciktik. Çünkü kavrayamadık, anlayamadık.
‘’GEREKLİ STANDARTLARI KORUYUP, ÖNLEMLERİ ALIRSAK BİNANIN ÖMRÜNÜ UZATABİLİRİZ’’
Maalesef ilk yatırım maliyeti bizim için daha önemli. Yani binaya ısı yalıtımındaki harcayacağımız parayı düşünerek bundan imtina ediyoruz ama sonra bu binayı işletirken, kullanırken harcadığımız para kat kat daha fazlası oluyor. Bunun da basit bir hesabı var. Bir binayı ısı yalıtımsız inşa ettiğinizde, o binayı sırf ısıtmak için harcayacağımız enerji belli. Bugünkü standartlarımızla ki yetersiz. Binalarda ısı yalıtım kuralları diye TS825 adı altında bir standardımız var. Bunu destekleyici bina enerji performans yönetmeliği diye bir yönetmeliğimiz var. Bugünkü standardımıza uygun ısıtmaya yönelik önlem aldığımızda içinde soğutma hesabı yokken bunu 3 ısıtma yılında 4 ısıtma yılında geri alabiliyorsunuz. Bir de yazın 9 kat pahalı olan soğutma hesabını da planlayarak ölçerseniz, 2 ısıtma-soğutma periyodu içinde o parayı geri almak mümkün. Yani aslında hiçbir şey. Bu binanın dış kabuğuna yönelik aldığımız ısı yalıtım önlemine başta bir para harcıyorsunuz, sonrasında da 2 yılda 3 yılda bunu geri alıyorsunuz. Ülkemizde maalesef binalarımızın ömrü 20-25 yıl. Ama 100 yıl olmalı. Gerekli standartları koruyup, önlemleri alırsak binanın ömrünü uzatabiliriz. Bunun için de yalıtımın önemi çok büyük.
"TÜM BİNALAR ENERJİ KİMLİK BELGESİ ALMAK VE BİNANIN GÖRÜNÜR BİR YERİNE ASMAK ZORUNDADIR’’
■ Enerji kimlik belgesi nedir? Neden önemlidir?
Çok önemli bir konuya işaret ettiniz. Enerji kimlik belgesi dediğimiz kavram; ülkemizde bina enerji performans yönetmeliği çıktıktan hemen sonra, gene derneğimizin büyük katkıları ile 2011 yılında hazırlanmış bir oluşum. 2011 yılından bu yana enerji kimlik belgesi kavramı ülkemizde var. Fakat uygulamaya çok fazla geçiremedik. Çünkü zorunluluklar, yaptırımlar ve teşviklerle desteklenmiyor. Bina enerji performans yönetmeliğimiz var bizim. Bunlar hep çevre ve şehircilik bakanlığı ile ortak çalışmalarımız sonucunda çıktı. Aslında bakın tüm bu konular enerji ile alakalı. Yakın geçmişe kadar enerji bakanlığımız binalardaki enerji tüketimini öncelikli olarak ele almıyordu, sanayi ve ulaşım daha öne çıkıyordu. Öncelikle enerji üretimi, dağıtımı, ondan sonra sanayideki tüketimi, ulaştırmadaki tüketimi sonra konutlardaki tüketim geliyordu. Günümüzde artık enerji bakanlığımızda da binalarda enerji tüketimi konusu ilk sıralara oturmaya başladı. Çünkü daha önce de belirttiğim gibi binalarda enerji tüketimi sanayinin de üstüne çıktı.
‘’FARKINDALIK GELİŞTİRMEK VE YALITIMLI BİNASAYISINI ARTTIRMAK GEREK’’
Enerji kimlik belgesinde bugün itibari ile son durum, 2020 yılının başına kadar mevcut binalarda dâhil olmak üzere tüm binalar enerji kimlik belgesi almak ve binanın görünür bir yerine asmak zorundadır. Herhangi bir yaptırımı yok. Ama bu hayati önem taşıyan bir konu. Farkındalık geliştirmek ve yalıtımlı bina sayısını arttırmak gerek. Şimdi enerji kimlik belgesi aynı beyaz eşyalarda ve otomotivde karşılaştığımız gibi o ünitenin, binanın enerji tüketim seviyesini gösteren bir belge. A’dan G’ye kadar sınırlı bina tarafında. Yani A sınıfı dediğimiz en iyisi, en az enerji tüketen, G sınıfı dediğimiz en kötü oranda enerji tüketen. Ülkemizin mevcut binalarımızdaki ortalaması en iyi ihtimalle D sınıfı çıkar, çoğu binamız E sınıfı ve F sınıfı çıkar. Bu konuda bir yönetmelik var ve diyor ki ‘’binalar en az C sınıfı olmalı’’. Ama yönetmelik C diyor diye bununla sınırlamamalıyız. Biz sıfır enerji tüketimli binalara doğru gitmeliyiz. Tabii ki bu günkü ana hedefimiz bütün binalarımızı sıfır enerjili binalar yapmak olamaz, ama C sınıfına taşımak olmalı. Zaten yeni bina yapıyorsanız C sınıfı yapmazsanız bunun bir yaptırımı var. Mesela ruhsat alamıyorsunuz, oturma izni alamıyorsunuz. Bu konu düzeltilmesi gereken bir eksik var. İlk çıktığı yıllarda yeni binalarda enerji kimlik belgesi ruhsat aşamasında alınıyordu ve dosyaya konuluyordu. Şimdi sonradan alabilirsin diyor. Bizim Türk davranış modelimizde bu var maalesef. Sonradan alırız, yaptırımını da yok diye düşünüyoruz. Biz tekrar ilk çıktığı şekli ile olasını uygun buluyoruz. Yönetmeliğin asıl işaret ettiği konu şu; ‘’Ne olursa olsun enerji kimlik belgeni al, binanın görünür bir yerine as.’’
Yeni bina yapıyorsanız en az C sınıfı olacak şekilde projelendirmeniz lazım. Ama ülkemizde bizim yaklaşık 10 milyon civarında bina, 20 milyon hane var. Bu enerji kimlik belgesi de haneye değil, binaya almak doğrusu. Dolayısıyla 10 milyon binamız için bu belge alınıp, binalara asılmalı. Bu binalarda ticari faaliyet yürütülenleri, el değiştirenleri 2020 yılından itibaren enerji kimlik belgesi yoksa tapuda işlem yapamayacak. Aynı dask gibi. Nasıl zorunlu deprem sigortanız olmadan tapuda işlem yapamıyorsunuz, enerji kimlik belgeniz de yoksa tapuda işlem yapamayacaksınız.
‘’ENERJİ KİMLİK BELGESİ OLMAYANLAR 2020 YILINDAN SONRA TAPUDA İŞLEM YAPAMAYACAKLAR’’
■ Peki enerji kimlik belgesini almanın maliyeti nedir?
Enerji kimlik belgesinin aslında maliyeti yok eğer yalıtımı da beraberinde çözecekseniz. Bu işi yaptırdığınız yalıtımcılar enerji kimlik belgesini size ücretsiz sağlıyorlar. Ama yanlış anlaşılmasın, enerji kimlik belgesi verilmesi konusu yalıtım ve yalıtımcıların konusu değil. Enerji verimliliği danışmanları var ve enerji verimliliği kurumları var. Bunlar lisanslı olarak hizmet veren kişiler. Ülkemizde 10 milyona yakın olan binaya enerji kimlik belgesi verebilecek danışmanımız var. Çevre ve şehircilik bakanlığı bunu çok güzel çözdü, gerçekten yetkin kişilere veriliyor danışmanlık belgeleri. Bu konuda bir eksiğimiz yok, dernek olarak bakanlığımızla iletişim halindeyiz bu konuda.
Yalıtım işini yapan firma da enerji kimlik belgesini verirken bir enerji verimliliği danışmanı ve kurumu ile beraber çalışıyor. Çünkü bu resmi bir belge. Şöyle düşünün bir insanın nasıl kimliği var ise binaların da enerji kimlik belgesi resmi, onaylı. Bu sebeple zaten görünür bir yere asılmalı. Bu şekilde sıfır maliyetle de alınabiliniyor ama bu sefer yalıtım yaptırmanız gerekiyor. Yalıtım yaptırmanın maliyeti de bu günlerde, bir bina dış kabuğunun komple yalıtımlı hale getirilmesi bina tipine göre tabi değişir bu sebeple kesin rakamlar vermek çok doğru değil ama hane başına 4-5 bin lira civarında diyebiliriz. Enerji kimlik belgesinin maliyeti; bunları da verirken hep bir bina tipini baz alarak söylüyorum o da genelde ülkemizde katta iki daire 5-6 katlı yani 10-12 haneli apartman tipi binalardan bahsediyorum. Tabi çok daha farklı bina tiplerimiz var. Her biri için bu hem yalıtım yaptırmanın maliyeti hem enerji kimlik belgesi almanın maliyeti değişir. Ama daha çok etrafımızda gördüğümüz binalarda ısı yalıtımı yaptırmanın maliyeti 4-6 bin lira arasında değişir, o binaya ısı yalıtımı da yaptırmayacağız biz, sadece gideceğiz yönetmeliğin işaret ettiği enerji kimlik belgemizi alacağız, F tipi çıkarsa F tipi çıksın ama alacağız diyorsanız o zaman da bunun maliyeti daire başına 100-150 lira. Kabaca 2 bin liraya alırsınız. Yani çok korkunç masraflar değil. Ama şu anda dediğim gibi enerji kimlik belgesi olmayanlar 2020 yılından sonra tapuda işlem yapamayacaklar. Ama psikolojik etkisi daha yüksek boyutta olacak. Mesela kiralamak ve ya satın almak için bir binaya gidiyorsunuz, apartmanda enerji kimlik belgesini görüyorsunuz ve F sınıfı görünüyor. Bu kiralama ve ya satın alma işinden vazgeçmeye yol açabilir. Bunlar olacak gelecekte. Kaldı ki daha çıkmadı bunlar ama gelecekte şu tip şeyler de olacak; mesela biz emlak vergisi ödüyoruz veya o binada kullandığımız elektriğin parasını ödüyoruz veya ısıtma amaçlı kullandığımız doğal gazın parasını ödüyoruz. Binamızın enerji performans tipine göre bunlar hep değişkenlik gösterecek gelecekte. Yani siz verimli bir bina kullanıyorsanız elektriği de doğal gazı da ucuza alacaksınız veya tam tersi verimsiz bir bina yaşıyorsanız elektriği, doğal gazı daha pahalı olarak ödeyeceksiniz.
Bu arada enerji kimlik belgesi sadece ısıtma, soğutmada değil, binanın aydınlatması, hidroforu gibi tüm tüketilen enerji değerlendirmeye alınarak veriliyor. Yenilenebilir enerji kullanılıyor mu diye bakılıyor. Bu da artı puan getiriyor binalara enerji kimlik belgesi alımında.
‘’MEVCUT OLAN YÖNETMELİK VE STANDARTLAR GÜNCELE GÖRE HEP REVİZE EDİLMELİ’’
■ Yalıtım denilince akla ilk gelen ısı yalıtımı olsa da yangın, su ve ses yalıtımları da mevcut. Bize yangın, su ve ses yalıtımlarındaki son gelişmelerden de bahseder misiniz?
Ülkemizde maalesef yakın geçmişe kadar sektörümüze yönelik yönetmelik anlamında, standart anlamında eksiklerimiz vardı. Bunlar tamamlandı sayılır, hala bir iki konu da eksiğimiz vardır muhakkak. Eksiklerden bir tanesi biraz önce bahsettiğim, binalarda ısı yalıtım sistemleri standardı ve ona uygun yönetmeliğimiz var ama bu yönetmelik soğutmayı içermiyor. Biz de bunu revize etmeye çalışıyoruz soğutma yüklerini de içerek şekilde. Yani mevcut olan yönetmelik ve standartlar güncele göre hep revize edilmeli. Mesela biz o çalışmayı şu anda başlattık, soğutma yüklerini de ekleyeceğiz. Mevcut standart da ona göre revize edilecek.
Dünya sürekli gelişiyor, yeni teknolojiler çıkıyor, yeni ihtiyaçlar doğuyor, yapı teknolojisi de değişiyor. Ona uygun, adapte edilebilir hale hep getirilmesi gerekir. Fakat hiç olmaması bu konulardaki ilerlemeyi çok zorlaştırıyor. Mesela olmayan iki konumuz ile alakalı 2017 yılında yönetmelikler çıktı, 2018’de zorunlu hale geldi, biz de 2018 ve 2019 yıllarında bunları tanıtma seferberliği başlattık. Bunlardan bir tanesi gürültüden korunma yöntemleri yönetmeliği kamuoyunda biz bunu hatta kamuda da ses yalıtım yönetmeliği diye adlandırıyoruz, diğeri de su yalıtım yönetmeliği. Bunların ikisi de bizim direkt ana konularımız. Dört hayati yalıtım konularından ikisi vardı, yangın yönetmeliği vardı ama o da revize edildi şu anda. Isı yalıtımı yönetmeliği vardı, soğutma yükleri eksikti. Şimdi yangın yalıtım yönetmeliği de revize edildi, bazı kısıtlar getirildi ve bina yalıtım uygulamalarına, dış cephe yalıtım uygulamalarına bina yüksekliğine bağlı olarak bazı kullanım standartları getirildi. Var olan yönetmeliğin değiştirilmesi şeklinde oldu. Su yalıtım yönetmeliğimiz ve ses yalıtım yönetmeliğimiz yoktu. Onlar da çıktı ve şu anda da zorunlu olarak uygulanması gerekli yönetmelikler konumunda. Bunların kılavuzları eksik şu anda. Bu kılavuzları çıkartmak için çalışıyoruz.
Şu anda üzerinde durduğumuz ana konu bu son çıkan yönetmelikler olan ses yalıtım ve su yalıtım yönetmeliklerini tanıtmak ve bunlarla ilgili kılavuzların çıkarılmasını sağlamak. Kılavuzların sağlayacağı fayda ise uygulayıcılara yol gösterici olması.
‘’ANADOLU’NUN 9 AYRI İLİNDE TÜM YÖNLERİ İLE YALITIM SEMİNERLERİ ADI ALTINDA SEMİNERLER DÜZENLENDİ VE ÇOK VERİMLİ, ÇOK FAYDALI OLDU’’
■ İZODER tarafından düzenlenen ‘’Tüm Yönleri ile Yalıtım Seminerleri’’ hakkında bilgi verir misiniz?
Kuruluşumuzdan bugüne İZODER’de yönetim kurulu başkanları iki dönem için seçiliyorlardı. Biz 13. dönem yönetim kurulu olarak görev yapıyoruz. 2017 yılının başında 13. Dönem yönetim kurulu göreve başlarken yaptığımız arama toplantısında hedefimizi şöyle belirledik; eksik yönetmelikler çıkacak, tabi bu sadece bizim yönetimin değil, son 15 yılın çalışmalarının sonucunda çıktı. Ama biz çıkarılma arifesine gelmiş yönetmeliklerin çıkarılması hadisesine öncelik verdik. Çünkü bakanlıklar nezdinde alt birimlerinde çok daha yoğun çalışmalar yaptık ve yönetmelikler çıktı.
İkinci hedefimiz; dernek çok İstanbul Derneği havasındaydı. Tabi öyle değildi ama o havada biliniyordu. Biz dedik derneği daha bir Anadolu’ya yayalım ve orada da bilinir ve sahiplenilir hale getirelim. Güzel denk geldi. Çevre ve şehircilik bakanlığımızla beraber o iki yönetmeliğin çıkartılması ve tanıtılması adına bir iş birliği protokolü imzaladık ve 2017 yılının sonunda başlayarak 2018 yılının sonuna kadar Anadolu’nun 9 ayrı ilinde tüm yönleri ile yalıtım seminerleri adı altında seminerler düzenlendi ve çok verimli, çok faydalı oldu.
Bu yılda devam ediyoruz. Ocak ayında Erzurum’da düzenledik bir tane seminer. Şimdi mayısta, 19 Mayısa da itafen Samsun’da yapacağız ama ramazan ayına denk gelmesi sebebi ile tam 19 Mayıs tarihinde olamayabilir. Sonra gene birkaç ilimizi belirledik; geçen yıl seminer yapmadığımız illerimizden. Dolayısıyla o il sayısını 9’dan 16’ya 17’ye çıkaracağız bu sene içerisinde.
Bu seminerlerimiz beğenildi ve başarılı bir şekilde devam ediyor. Sonrasında da devam ettirmeyi planladığımız bir aktivite.
Bunlar Türkiye’deki yalıtım bilincinin geliştirilmesi ve arttırılması konuları ile alakalı yaptığımız çalışmalar. Bir de daha uluslararası rolümüz olsun hedefimiz de var.
‘’BİZ BİLGİ VE TECRÜBELERİMİZİ ONLARLA PAYLAŞMIŞ OLACAĞIZ, ONLARIN BU KONULARDAKİ GELİŞİMİNE BİR IŞIK TUTMUŞ OLACAĞIZ’’
■ 12-13 Mart 2019 tarihlerinde İZODER Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Ertuğrul Şen ile birlikte Kuzey Kıbrıs Türk Mühendisler Ve Mimar Odaları Birliği’ni (KTMMOB) ziyaret ettiniz. Bu ziyaret sırasında binalarda enerji verimliliği konusunda komitenin yapmayı hedeflediği çalışmalar değerlendirildi ve İZODER ile KTMMOB arasında bir protokol imzalandı. Gerçekleşen görüşme ve imzalanan protokol hakkında biraz detay alabilir miyiz?
Öncesinde Avrupa Dış Cephe Uygulamacıları Birliği’ne üye olduk. Ama Kıbrıs bizim adı üstünde yavru vatanımız. Bazı şeyler orada bizden daha ileride ama bazı şeyler daha geride. Özellikle bu standart ve yönetmelikler konularında bir çalışmaları yok. Biz, Kıbr
Haberleri paylaşmak ister misiniz ?