Doğu İklimlendirme İş Geliştirme Müdürü Süleyman Kavas:
’’Salgın öncesine kadar enerji verimliliği ön plandayken şu an iç hava kalitesi ve hijyen şartları çok daha önemli hale gelmiştir. Bundan dolayı %100 dış hava ile çalışan klima santrallerinin kullanımının artması beklenmektedir.’’
1999 yılından bu yana birçok yenilikçi ürünün imalatını yaparak sektöre kazandıran ve AR-GE çalışmalarına verdiği önem ile dikkat çeken Doğu İklimlendirme’nin İş Geliştirme Müdürü Süleyman Kavas, klima santralleri ve iklimlendirme sistemlerinin içinde bulunduğumuz süreçteki gelişimleri hakkındaki görüşlerini dergimize anlattı.
∂ Sektördeki teknolojik gelişmeler ne durumda?
Özellikle ErP tebliğleri ile birlikte sektörün yüksek verimli cihazlara doğru yönelmeye başladığını görüyoruz. Türkiye’de yürürlüğe giren tebliğlere tabi ürünlerde bu değişim başladı. Diğer ürünlerdeki değişim şimdilik sadece yurtdışına ihraç edilenlerle sınırlı görünüyor. Yakın zamanda bu sürecin hızlanarak devam edeceğini söylemek yanlış olmaz. Şu an gündemdeki 125 W ile 500 KW arasındaki motorlarla tahrik edilen fanlarla ilgili 327/2011 numaralı tebliğden sonra 1253/2014 ve 1254/2014 numaralı havalandırma üniteleri ile ilgili tebliğler de gündeme gelecek. Ardından soğutma grupları ve fan-coiller ile ilgili 2281/2016 ve endüstriyel tip soğutmalı kabinlerle ilgili 1094/2015 ve 1095/2015 numaralı tebliğlerin de yolda olduğunu biliyoruz. Bu tebliğlerin hepsinin yürürlüğe girmesiyle birlikte daha teknolojik ve verimli cihazlar sektörde kullanılacaktır.
Öte yandan son üç aydır gündemden düşmeyen Covid salgını özellikle UV-C lamba, elektrostatik filtre ve HEPA filtrelerin yaygınlaşmasını ve sektörde daha fazla kullanımına neden olmuştur. Çoğunlukla endüstriyel mutfaklardaki egzoz uygulamaları için tercih edilen UV lamba ve elektrostatik filtreler ise şimdilerde hava sterilizasyonu amacıyla kullanılmaktadır. Covid salgını öncesi enerji verimliliği santral seçiminde önemli bir parametreyken şimdilerde %100 dış havayla çalışan cihazlarla iç hava kalitesi ve hijyen şartları öne geçmiş bulunuyor. Bunların sonucu olarak hijyen şartlarını sağlayacak yüksek verimli eşanjörlerin geliştirilmesini bekleyebiliriz.
Son olarak dijitalleşme ve IoT teknolojilerinin de sektörümüze yansımalarını yakın zamanda göreceğimizi düşünüyorum. Birçok iklimlendirme cihazı bu süreçte akıllı bir yapıya bürünecektir. Bu sayede daha az enerji harcayan ve aynı zamanda insan kontrolüne daha az ihtiyaç duyan cihazlarla tanışacağız.
‘’SANTRALLERDE KULLANILAN EŞANJÖRLERE DİKKAT EDİLMELİDİR’’
∂ Yeni normalleşme sürecinde klima santrallerinin durumu nedir? Klima santrallerinin kurulumu ve bakımında yapılması gerekenler nelerdir?
Günümüzde kullanılan birçok klima santrali karışım havalı olarak tasarlanmaktadır. Bu tasarımlarda mahalden emilen hava içerisindeki virüs vb. mikropların taze havaya karışması kaçınılmazdır. Böyle bir durumda cihazın karışım damperleri kapatılarak sadece taze havayla çalıştırılması daha doğru olacaktır. Yeterli debi sağlanamaması durumunda ise fan-motor değişimi yapılabilir. Bu çözümlerin mümkün olmadığı durumlarda ise sirküle eden havanın UV lamba ve benzeri yöntemlerle sterilize edilmesi de düşünülebilir. %100 taze hava ile çalışan santrallerin ise sadece genel bakımları yapılması yeterli olacaktır. Öte yandan santrallerde kullanılan eşanjörlere de dikkat edilmelidir. Eşanjörlerin sızdırmaz olduklarından emin olunmalıdır. Sızdırma olasılığı varsa eşanjör devre dışı bırakılarak havanın doğrudan geçmesi sağlanmalıdır.
Birçok büyük ölçekli ve yoğun insan sirkülasyonu olan kapalı mekânlarda santraller çoğunlukla iç ortamdaki CO2 seviyesine göre iç ortama taze hava göndermektedirler. CO2 seviyesi dikkate alınarak tasarlanan bu cihazların
salgınla mücadele için gerekli olacak taze hava debilerine ulaşmaları çoğu zaman mümkün olmamaktadır. Yeni cihaz tasarımları ihtiyaç duyulacak minimum hava debileri dikkate alınarak gerçekleştirilmelidir.
‘’%100 DIŞ HAVA İLE ÇALIŞAN KLİMA SANTRALLERİNİN KULLANIMININ ARTMASI BEKLENMEKTEDİR’’
∂ Halihazırda kullanılan klima santrallerinde pandemi süresince ve sonrasında neler güncellenmeli? Covid-19 salgını sırasında yeni montajlanacak santrallerin devreye alınması nasıl olmalı?
COVID-19 salgını birçok sektörde olduğu gibi Isıtma-Soğutma-Havalandırma sektörünü de kökten etkilemiştir. Salgın öncesine kadar enerji verimliliği ön plandayken şu an iç hava kalitesi ve hijyen şartları çok daha önemli hale gelmiştir. Bundan dolayı %100 dış hava ile çalışan klima santrallerinin kullanımının artması beklenmektedir. Var olan sistemlerde ise dış hava debisinin arttırılması için fanların kayış kasnak ayarlarının yapılması veya fanın değiştirilmesi, eşanjörlerin sızdırmazlıklarının sağlanması veya sızdırmaz modellerle değişimi, UV lamba ve benzeri önlemler alınarak istenen hijyen şartlarının sağlanması gibi birçok tadilat ve yeni yatırım yapılmaya başlanmıştır. Bu işlemlerin hepsi sektör için yeni fırsatlar anlamına gelmektedir. Tasarımcılar, mekanik uygulama firmaları, imalatçılar ve servis firmaları olmak üzere tüm sektör bileşenleri bu yeni gelişmelerden büyük oranda fayda sağlayacaktır. COVID-19 ve ileride olabilecek benzeri bir salgının yayılmasını engellemek için artık yeni tasarım şartları belirlenecek ve bu şartlara hızlı uyum sağlayabilen firmalar daha kolay ticaret yapabilecektir. Uyum sağlayamayan firmaların ise ayakta kalmaları yakın zamanda pek mümkün görünmemektedir.
Özellikle UV lamba, elektrostatik filtre ve HEPA filtrelerin kullanımı ve uygulama alanlarının artmasını bekliyorum. Sadece konfor iklimlendirmesi değil endüstriyel proseseler de bu ürünler daha sık karşımıza çıkacaklar. Tüm değindiğim bu konular ile ilgili Doğu İklimlendirme olarak çalışmalara başlamış ve bir hayli yol almış durumdayız.
∂ Sizce pandemiden sonra, iklimlendirme sektöründeki ithalat-ihracat dengelerindeki değişikler nasıl gerçekleşir?
Ben iklimlendirme sektörü ile ilgili olarak her zaman pozitif yöndeyim. Çok dinamik ve değişikliklere kolay adapte olan bir yapıya sahibiz. Bu yüzden ithalat-ihracat dengesinin içinde bulunduğumuz dönem içinde pozitif yönde değişeceği kanısındayım. Her ne kadar birçok önemli komponenti ithal etsek de sektörün yüzünü yurtdışına çevirmesiyle birlikte ihracat rakamlarının daha da artacağını ve dengenin ihracat lehine değişeceğini düşünüyorum.
‘’YAPILACAK HER İYİLEŞTİRMENİN EKONOMİK OLARAK BİR GETİRİSİ OLACAĞI KESİNDİR’’
∂ İklimlendirme sistemlerinin Türkiye ekonomisi üzerindeki etkileri nelerdir?
İklimlendirme cihazları bir binada kullanılan elektriğin büyük bölümünü tüketmektedirler. Dolayısıyla sadece ülkemizde değil tüm Dünya’da önemli bir gider kalemi olarak ekonomi üzerinde yük oluşturdukları bilinmektedir. Ülkemizde kullanılan cihazların verimlerini Avrupa ülkeleri ile karşılaştırıldığımızda bu yükün ülkemiz adına daha da yüksek olduğunu söyleyebiliriz. Ne yazık ki salgınla birlikte %100 taze hava ile çalışan santrallerin sayısı ve elektrik tüketimleri doğru orantılı olarak artacağından bu yük biraz daha büyüyecektir. Öte yandan yeni yürürlüğe girmeye başlayan ErP tebliğleri sayesinde verimli cihazların kullanılmasıyla önemli bir iyileşme olacağı kesindir. Ayrıca akıllı cihazların kullanımı ve kapasite kontrolü ile enerji tasarrufu yaparak cihazların elektrik tüketimleri azaltılabilir. Yapılacak her iyileştirmenin ekonomik olarak bir getirisi olacağı kesindir.
‘’TÜRKİYE İKLİMLENDİRME SANAYİSİNİN, SEKTÖRDE KULLANILAN ÇOĞU PARÇAYI ÜRETEBİLECEK KABİLİYETTE OLDUĞUNU DÜŞÜNÜYORUM’’
∂ Ülkemizde parça imalatı ne durumda? Klima santrallerinin tüm parçalarını ülkemizde üretmemiz mümkün mü?
Şu an klima santrallerinde kullanılan önemli birçok parça yurtdışından tedarik edilmektedir. Ancak son yıllarda bu durumun yavaş yavaş değiştiğini görüyoruz. Artık yerli üreticiler de ithal ürünlerin muadillerini ülkemizde üretmeye başladılar. Yeterli seviyeye çıktığımız söylenemese de önümüzde uzun bir yol olduğunu bilerek yerli üretime destek olunması gerekiyor.
Şu an Türkiye iklimlendirme sanayisinin, sektörde kullanılan çoğu parçayı üretebilecek kabiliyette olduğunu düşünüyorum. Sektöre tek tek baktığımızda birçok parçanın küçük çaplı üretimi olduğunu da görebiliriz. Ancak üretim maliyetleri, kalite ve pazarlama sorunları nedeniyle yüksek ölçekli üretim sadece belli ürünlerde olabilmektedir. Üreticiler iç pazardan çok yurt dışına odaklanmaları durumunda ürün çeşitlerini, kapasitelerini ve dolaysıyla satış hacimlerini arttırmaları mümkündür. Bu durumdan hem firmaların kendileri hem sektör hem ülkemiz kazançlı çıkacaktır. Bu kapsamda sektör dernekleri konuyla ilgili Ur-ge projeleri gerçekleştirerek üretici firmaları desteklemektedir. Doğu İklimlendirme olarak bizim de dahil olduğumuz İSKİD’in Ur-ge projesi bu konuya güncel bir örnek olabilir.
Haberleri paylaşmak ister misiniz ?