İSİB SEKTÖR STRATEJİ ÇALIŞTAYI YAPILDI HAVALANDIRMA SİSTEMLERİNİN ÖNEMİ OKUL İÇİ HAVA KİRLİLİĞİ VE SAĞLIK ETKİLERİ YOĞUN BAKIM STANDARTLARI VE İNSAN FAKTÖRÜNÜN HASTANE ENFEKSİYONLARINA ETKİLERİ SYSTEMAIR İLE OKULLARDA OPTİMUM İÇ HAVA KALİTESİ GALATAPORT İSTANBUL’A DAIKIN İMZASI MANTOLAMANIN ‘İYİSİ’ BONUS 16 CM TAŞ YÜNÜ İLE AĞAOĞLU ÇEKMEKÖY’ DE MEVAMALL AVM -ANKARA PROJESİNDE TERCİH YİNE ATLANTIK SU KAYNAKLI ISI POMPALARI OLDU MITSUBISHI ELECTRIC YARININ ÜRETİM ANLAYIŞINA YÖN VEREN ROBOTLARINI SERGİLEDİ YEŞİL ENERJİ DÖNÜŞÜMÜNÜ DİKKATE ALAN ŞİRKETLER VERİMLİLİĞİNİ ARTIRIYOR İKLİMSA VE UGETAM, GES ALANINDA UZMAN PERSONEL İÇİN BİRLİKTE ÇALIŞACAK ASHRAE’NİN GLOBAL HVACR SUMMIT VE RAL CRC TOPLANTISI 400’Ü AŞKIN TEMSİLCİ İLE İSTANBUL’DA YAPILDI SAĞLIK, KONFOR VE ENERJİ VERİMLİLİĞİ” ARASINDAKİ İDEAL DENGENİN KURULMASI ÖNEMLİ İZOCAM BAYİLERİNİN SON DURAĞI “BEYAZ ŞEHİR” BELGRAD OLDU ÇUKUROVA ISI’NIN FABRİKALARIN ENERJİ TASARRUFUNA KATKISI BÜYÜK

SAĞLAM BİR VİZYON SAĞLAM BİR YOL HARİTASI

YTÜ Öğretim Üyesi | Digit4Turkey Y.K. Başkan Yardımcısı Dr. Engin Ayçiçek: "Türkiye’de üretim dünyasının bugünkü gerçeğine bakarsak, en ileri teknoloji ile çalışan işletmelerde dahi henüz teknolojik alt yapı olarak beklenen seviyelerde değiliz."

 

Bu ayki dosya konumuz kapsamında, Dijitalleşme ve Endüstri 4.0 Derneği (Digit4Turkey) Başkan Yardımcısı | YTÜ Öğretim Üyesi Dr. Engin Ayçiçek ile röportaj yapma imkânı bulduk. Endüstri 4.0 stratejisi doğrultusunda kaynaklarını belirleyen, yetkinliklerini artıran her ülkenin bu dijital çağda, gelişmiş ülkelerin önüne geçme fırsatına sahip olduğunu dile getiren Ayçiçek, firmaların öncelikle dijitalizasyonun hangi aşamasında olduklarını iyi saptamaları ardından da buna göre iyi planlanmış bir yol haritası çizerek ilerlemeleri gerektiğini belirtiyor.

 

İlk olarak bize biraz kendinizden ve çalışmalarınızdan bahseder misiniz?

 

1978 yılında İstanbul doğumluyum. Lise eğitimimi Maçka Teknik Lisesi’nde bitirdikten sonra, Yıldız Teknik Üniversitesi’nde sırasıyla, 2001’de Lisans, 2005’de Y. Lisans ve 2012’de Doktora eğitimimi tamamladım. Aynı üniversitede 2001’de başladığım Öğretim Üyeliği görevine halen devam etmekteyim. Uzmanlık alanlarım, Elektrik Makinaları Teorisi ve Tasarımı, Elektrik Makinalarının Endüstriyel Uygulamaları, Yenilenebilir Enerji Sistemleri, Dijital Dönüşüm Teknolojileri vb.

Elektrik, enerji vb. sektörlerde birçok firmada, Ar-Ge, İş Geliştirme ve Pazarlama danışmanlığı yaptım ve yapmaya devam etmekteyim. Tamamlamış ve yürütmekte olduğum birçok özel sektör ve üniversite projelerim mevcuttur.

 

Sektörel bazda birçok sivil toplum kuruluşu ile yakın çalışmalar yürütmekteyim. Halen Yılkoder Yönetim Kurulu Başkanı, ETMD Yönetim Kurulu üyesi ve Bilim & Teknik Komitesi başkanı, Dijitalleşme ve Endüstri 4.0 Derneği’nin Bilim ve Teknolojilerden sorumlu Kurucu Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı ve Mekatronik Mühendisleri Derneği Yönetim Kurulu üyeliği görevini yürütmekteyim.

 

Endüstri 4.0 dönüşümü sürecinde, kurum ve kuruluşların kendilerine özel yaklaşımlarını modelleyerek, çalışanların yetkinlikleri, iş modeli, gelişim hedefleri, teknoloji ve bilgi yönetimi yol haritalarının belirlenmesi, uzun vadeli yatırımlardaki risklerin yönetilmesi, iş ve çözüm ortakları ile olan ilişkileri organize edilmesi ve dijitalleşme sürecinin sağlıklı şekilde sürdürülebilmesi için eğitim ve danışmanlık hizmetleri vermekteyim. 

 

"ENDÜSTRİ 4.0 BİR VİZYONDUR"

 

Endüstri 4.0’ı nasıl tanımlıyorsunuz?

 

Öncelikle ‘’Endüstri 4.0 ne değildir’’ diyerek bunu tanımlamak gerekir. Endüstri 4.0 bir ürün değildir. Bir sistemler bütünüdür. Bir lüks harcama değildir. Bugünden, bu sürece bir lüks harcama olarak bakmak, 5-10 sene sonra geriye kalmak demektir. Üretimi anında internete entegre edecek sihirli bir değnek değildir. Firmalarımız bu sürece uygun ürünler çıkartacak, mühendislerimiz buna uygun yetişecek. Dolayısıyla Endüstri 4.0 tek başına bir sistem değildir. Makine, elektrik, elektronik, yazılım, bilişim değildir. Bunların hepsinin entegrasyonudur…

Endüstri 4.0 bir vizyondur. Ürün veya hizmetin müşteriye özel değer oluşturmasının sağlanacağı bir mükemmellik vizyonudur. “Akıllı” konseptinin ve “Nesnelerin İnterneti” kavramının fabrika düzeyine indiği bir oluşumdur. Üretimdeki her bir objenin (Makine, ürün, insan, ekipman vb.) büyük verinin bir parçası olarak hem kendini optimize ettiği hem de birbirleri ile haberleşerek bütünün optimize edildiği bir yapıdır. Mevcut kullanılan sistemin devamlılığı değildir. Otomasyonun kontrolsüz bir şekilde sadece artıyor olması, ağ yapısı dışında artıyor olması, Endüstri 4.0 yolundan sapmak anlamına gelmektedir.

Elbette bunun arkasında yakın gelecek için öngörülen trendler var. Ürünlerin daha da kişiselleşeceği, özelleşmiş ürünlerle birlikte ürün karmaşıklığının artacağı, müşterilerin yalnızca en yüksek kalitede ürünleri tercih edeceği, tedarik ve teslim sürelerinin azalacağı bir gelecek öngörüyoruz. Bugünün teknolojileri ile bunu karşılamak çok mümkün görünmüyor.

Kendi başına çalışan bağımsız sistemler söz konusu değildir. Bütün sistemler kendi aralarında konuşur ve yapay zekâ ile kendi başına karar verme özelliğine sahiptir. 

Dünyadaki üretim süreçlerini daha verimli, daha esnek ve daha rekabetçi hale getirmek ve müşteriler için daha keyifli ürünler çıkartabilmek için geliştirilmiş bir teknolojidir. 

 

Uygulamadaki en büyük engeller/zorluklar nelerdir? 

 

Endüstri 4.0’ın en büyük zorluğu öncelikle insan kaynağıdır. Endüstri 4.0’ın ihtiyacı olan kavram ve uygulamaları geliştirecek yetkinlikleri oluşturmak çok önemli. Özellikle Türkiye gibi genç nüfusa sahip ülkemizde gençlerimizi Endüstri 4.0’ın gereksinimleri doğrultusunda yetiştiremezsek, işsizlik oranı artarken, karşılanamayan nitelik gerektiren açık pozisyonlarında fazla olduğunu görüyor olacağız. Ülkemiz için 4. Endüstri devriminde başarılı olmanın yolu eğitimden geçiyor. Aksi takdirde gelişmiş ülkelere göre düşük olan işgücü maliyetimizin ve üretkenliğimizin anlamı kalmayacaktır. 

 

Markaları nasıl bir süreç bekliyor?

 

Endüstri 4.0 ile şirketlerin iş modellerinde önemli değişiklikler olacak. Artık müşteri istediği ürünlerin ve kaynakların mülkiyetini satın almaktan ziyade ilişkili hizmetlere istedikleri zamanda, maliyette ve kalitede erişmek isteyecekler. Bu da sanayi kuruluşlarının, kendi ürünleri ile ilgili fonksiyonlar için, servis sağlayıcı karakterine bürünmesi anlamına geliyor. Örneğin otomobil şirketleri artık mobilite hizmet sağlayıcıları, kompresör üreticileri de hava enerjisi sunar hale geliyor. Endüstri 4.0, firmanın müşterilerine ürün değil, ürün işlevselliğini hizmet olarak satması anlamına gelmektedir. Böylelikle son kullanıcıya bu hizmeti en işlevsel, hızlı ve en düşük maliyetle sunan çözümler ön plana çıkacak. Bugün son kullanıcılar Android Market’te ya da Apple Store’da nasıl uygulama satın alıyorlarsa ve Apple bir üründen öte Uygulama Platformu özelliğe ile hizmet sağlıyorsa ilerleyen dönemde bir araba üreticisi mobilite sağlayıcısı olarak istenen zamanda, en hızlı, en konforlu ve en düşük maliyetli mobilite hizmetini sağladığı müddetçe rekabette öne geçecektir.

 

"DİJİTALLEŞEN SANAYİİ İLE BİRLİKTE EĞİTİM VE SANAYİİ İŞ BİRLİĞİ ÇOK DAHA ERKEN HATTA ÜNİVERSİTEDEN ÖNCE BAŞLAYACAK"

 

Endüstri 4.0’in gelecekteki etkisi nelerdir?

 

Endüstri 4.0 ile sanayii kuruluşları doğal kaynakları daha verimli kullanıyor ve karbon ayak izi yani doğaya verdiği zararlar azalıyor olacaktır. Yeni fikirler ve buluşlar çok daha düşük maliyetlerle hızla hayata geçecek. “Üretim ve Üretkenlik” kas gücü ile değil hayata geçen fikirle doğru orantılı olacaktır. İnsanlar kas gücü yerine entelektüel birikimleri ile alın teri döküyor olacaklar. Dijitalleşen sanayii ile birlikte eğitim ve sanayii iş birliği çok daha erken hatta üniversiteden önce başlayacak. Bu nedenle genç nesillerin, öğrencilerin çok daha erken Endüstri 4.0 kavramlarını içselleştirmesi ve kabiliyetlerini geliştirecek şekilde eğitim sistemi tasarlanacaktır.

Endüstri 4.0, ekonomik büyüme, istihdam, sosyal istikrar, kalıcı değer, iş güvenliği ve daha fazla verimlilik, dolayısıyla yüksek yaşam standartları sağlamak için ürünün tasarımından servisine kadar tüm aşamalarda maksimum verimlilik ve üretkenlik potansiyeli taşıyor. Biz Endüstri 4.0’ın ekonomide yüzde 5 ila 8 arasında bir büyüme yaratabileceğine inanıyoruz.

Endüstri 4.0 henüz başlangıç aşamasında olmasına rağmen sanal 3D geliştirmeye, dijital planlama ve izlemeye, neredeyse hatasız üretim süreçleriyle müşteri ihtiyaçlarının sistematik olarak belirlenmesine, yeni iş süreçlerinin oluşmasına ve hepsinin ötesinde üretim süreçlerinin daha verimli olmasına imkân sağlıyor. Endüstri 4.0 ile birlikte, hesaplamalarımıza göre, yeni ürünleri pazara sunma süresi yüzde 25 ile yüzde 50 arasında kısalırken, mühendislik giderleri yüzde 30’a kadar düşebilecek ve yüzde 70’e kadar enerji tasarrufu sağlanabilecek.

Biraz daha detaya girip örnekler verecek olursak, şu anda insandan makineye olan etkileşim, Endüstri 4.0’da makineden makineye olacak. Bir üretim hattında bulunan robotlar birbiriyle konuşacaklar. Bir robot arızalandığında diğeri onu tamir etmeye başlayacak. Dolayısıyla üretim sistemini etkileyen, aksatan bir durum olduğunda anında müdahale ile sorun çözülecek. Zaman kaybı yaşanmayacak. Böyle değişimlerin olduğu bir gelecekte iş yapış biçimleri ve modelleri de tamamen değişecek. Çok yakın gelecekte şu anda adını bilmediğimiz 16 tane yeni meslek ortaya çıkması öngörülüyor. 

 

"DOĞRU KULLANILDIĞINDA TÜRKİYE’NİN REKABETÇİ GÜCÜ ARTACAK VE DÜNYA PAZARINDA DAHA EKONOMİK VE KALİTELİ ÜRÜNLER ÜRETME ŞANSIMIZ OLACAK"

 

Firmaların Endüstri 4.0 kapsamında müşteriler için oluşturduğu fırsatlar neler olacak?

 

Endüstri 4.0’ın getirdiği yenilikler, müşterilere da büyük avantajlar sağlıyor. En başta akıllı ürünler, uzaktan müdahale edilebilir sistemler, üretim süreçlerini daha esnek hale getiriyor ve müşterinin de sisteme entegre edilmesine imkân veriyor. Böylece müşteri isteği doğrultusunda düşük maliyetlerle özelleştirilebilen ürünler üretilmesi mümkün oluyor.  

Sanal 3D geliştirme, dijital planlama ve izleme, neredeyse hatasız üretim süreçleriyle müşteri ihtiyaçlarının sistematik olarak belirlenmesi, yeni iş süreçlerinin oluşması ve hepsinin ötesinde üretim süreçlerinin daha verimli olmasına imkân sağlıyor. İleri simülasyon teknikleri sayesinde üretim süreci değişikliklerinin, maliyet iyileştirmenin ve malzeme kullanımı azaltmanın test edilebilmesi mümkün oluyor. Bu da kullanılan kaynakları azaltırken verimli üretimin önünü açıyor. Bu sayede, ürünü pazara sunma süresinin yüzde 25 ila yüzde 50 arasında azaltılabiliyor. Dolayısıyla müşteriler de Endüstri 4.0 ile özelleştirilebilen ürünleri, daha kısa zamanda ve daha düşük maliyetlerle elde etme olanağına sahip oluyorlar. 

Sıradan istifleme işleri, al götür işlerini çok fazla zihinsel yorgunluğa yol açmayacak, sorgulanmayacak işleri otomasyona bırakacağız, bunların koordinasyonu geliştirilmesi için ise daha gelişmiş bilgi seviyesindeki işgücüne ihtiyaç duyulacak 

Türkiye için bir fırsat ve tehlike. Doğru kullanıldığında Türkiye’nin rekabetçi gücü artacak ve dünya pazarında daha ekonomik ve kaliteli ürünler üretme şansımız olacak. Fakat bu fırsatı kaçırdığımızda negatif bir etki olacak. 

 

"BU BİR NEVİ İNSANLIĞINDAN EMEĞİNİN DÖNÜŞÜM PROJESİ OLARAK ADLANDIRILABİLİR"

 

Endüstri 4.0 en çok da yaratması muhtemel ekonomik ve sosyal dönüşümler nedeniyle çok tartışılıyor. Nasıl bir dönüşüm olacak bu?

 

Bu dönüşüm sektörleri ve insanları derinden etkileyecek.  Müşteri, sipariş, üretim ve lojistik süreçlerin uçtan uca esnek bir şekilde entegre olabilmesi, kendi kendine karar verebilen modüler yapılar olması ve müşteriye özel ürünün seri üretim maliyetine üretilmesi sayesinde, Endüstri 4.0 vizyonunu hayata geçiren firmalar, kuruluşlar sektörlerinde önemli rekabet avantajları elde edeceklerdir. Endüstri 4.0 vizyonunu oluşturmayan kuruluşlar ilerleyen dönemde rekabet avantajlarını yitirecekleri için ayakta kalmakta zorlanacaklardır.  Sektörde hiç var olmamış firmalar yeni iş modelleri ile endüstri ve sektöre bambaşka boyut ve değer getiriyor olacaklar. Endüstri 4.0 vizyonu doğrultusunda ürün ve hizmetler geliştiren firmalar karbon ayak izlerinin, üretim kayıplarının ve stoklarının azalması ile beraber sürdürebilirlik boyutunda da stratejik avantaj yakalıyor olacaklar.

Bu dönüşüm çoğunlukla otomasyon ve karar verme mekanizmalarının bir araya gelmesi, iş gücü ve işçilik anlamında insanların istihdamını etkileyecek mi diye düşündüğümüzde; insan çok nitelikli bir varlık, insanın basit işler yapması çağımızın teknolojisine uygun değil. Bundan sonraki nesiller, fabrikalardaki üretim yapan el işçiliği boyutunda çalışmayacaklar. Bu durum işsizlik anlamına gelmiyor. İnsanın çok daha katma değerli işlerde çalışması, bu sistemleri geliştirmesi ve idame etmesi gerekiyor. Dolaysıyla artık yeni nesil insanlık bu sistemler üzerinde farklı görevler yeni tanımlanarak işler konusunda çalışmalar yapacaklar. Bu bir nevi insanlığından emeğinin dönüşüm projesi olarak adlandırılabilir. 

Sonuçta Endüstri 4.0 otomasyon ile donatılmış yüksek verimli hatlar. Bu hatların kurulması ve çalıştırılmasında farklı karaktere sahip farklı kalifikasyona sahip insanlar gerekecektir. Özünde istihdam anlamında artış sağlanacak, sadece çalışanların şekli, eğitimi, kalifikasyonu bugüne göre farklı olmak zorundadır. 

 

"EĞER HEM SÜREÇ HEM DE İŞ UYGULAMALARI KONUSUNDA SADE VE ENTEGRE BİR YAPIYA KAVUŞAMAZSAK, DİĞER TEKNOLOJİLERİN UYGULANMASI HAYALDEN ÖTEYE GEÇEMEZ"

 

Dijital dönüşüm yarışında Türkiye’nin sanayisinin mevcut durumu nedir? Hangi ihtiyaçlar önceliklidir?  

 

Endüstri 4.0 yolculuğu için ilk aşama Endüstri 4.0 farkındalığının ve vizyonunun oluşturulmasıdır. Şu an Türkiye’de bu aşamadadır. Devletin, sanayii kuruluşlarının ve şirketlerinin Endüstri 4.0 farkındalığının, vizyonunun, strateji ve yol haritasının vakit kaybetmeden oluşturulması gerekiyor. 

Endüstri 4.0 stratejisi doğrultusunda kaynaklarını belirleyen, yetkinliklerini artıran her ülke bu dijital çağda, gelişmiş ülkelerin önüne geçme fırsatına sahip. Endüstri 4.0 sürecinde ülkeler odak alanlar ve odak inisiyatifler tespit ediyor. Türkiye’nin de yapması gereken Endüstri 4.0 stratejisini en kısa sürede belirlemek, odak alanları tespit etmek ve bu anlamda teşvik ve destek yöntemlerini vakit kaybetmeden uygulamaktır. Ayrıca şunu belirtmekte fayda var ki, sanayi temellerini oluşturmaya devam eden Türkiye gibi gelişmekte olan ülkeler, geçmiş yatırımlarını değiştirmeyi gelişmiş ülkeler gibi çok düşünmeden, belirledikleri Endüstri 4.0 vizyonları doğrultusunda daha hızlı hareket edip, daha rekabetçi bir konuma gelebilirler. Tabi Endüstri 4.0 kapısı kapanmadan. İşte yaşadığımız dönem bu kapının henüz açık olduğu bir dönemdir.

Türkiye’de Endüstri 4.0 konsepti öncelikle otomotiv ve beyaz eşya sektöründe kullanılmaya başlansa da ülkemizin şu anda Almanya’yı 3-5 sene geriden takip ettiğini söyleyebiliriz. Ancak özellikle kamu destekleri sayesinde kısa zamanda bu dördüncü endüstri devrimini yakalayabiliriz. Türkiye Endüstri 4.0’ın öneminin farkında. Öyle ki Almanya yaptığı yatırımlarla yüzde 3’lük bir büyüme öngörüyor. Rakamsal olarak bunun karşılığı 30 milyar Euro. Tüm Avrupa'ya baktığımızda ise 5 yıl içinde ülke ekonomisine 110 milyar Euro girecek. Türkiye’de ise Endüstri 4.0 yatırımı sayesinde yüzde 5-8’lik bir büyüme mümkün. Türkiye’nin GSYİH'sinin yüzde 25'i endüstriyel üretimden geliyor. 2015 yılındaki yüzde 4 artışın yüzde 1'inin endüstriyel üretimden geldiğini düşünürsek ve bu yüzde 1'i, 2 ya da 3 yapmayı başarabilirsek, ekonominin tamamı aynı kalsa bile endüstrinin payı ile Türkiye yüzde 6 büyümüş olacak. Adımların hızla atılması, Türkiye’nin 4. endüstri devrimini yakalayabilmesi için büyük önem taşıyor.

 

"ÜRETİMDEKİ “BÜYÜK VERİ” GERÇEĞİ MUTLAKA ADRESLENMELİ"

 

Türkiye’de üretim dünyasının bugünkü gerçeğine bakarsak, en ileri teknoloji ile çalışan işletmelerde dahi henüz teknolojik alt yapı olarak beklenen seviyelerde değiliz. Çoğunlukla birbirinden bağımsız, anlık ihtiyacı çözmek için tasarlanmış pek çok sistem arasında iş yapmaya çalışırken büyük resmi kaçırabiliyoruz. Endüstri 4.0’ın ilk ve öncelikli konusu entegre uygulamalar katmanı. Eğer hem süreç hem de iş uygulamaları konusunda sade ve entegre bir yapıya kavuşamazsak, diğer teknolojilerin uygulanması hayalden öteye geçemez. Özellikle üretimde MES – Üretim Uygulama Sistemleri, otomasyon katmanı ile ERP-PLM sistemleri arasındaki boşluğu doldurduğu için önemli bir başlık. Üretimdeki “büyük veri” gerçeği mutlaka adreslenmeli. Türk sanayicilerinin bu alandaki ilk hedefi firma içinde hem yatay hem de dikey olarak entegre uygulama katmanını hayata geçirmeleri. Bu dijital dönüşüm süreci elbette kolay değil; ancak gelecekteki rekabetin de anahtarı olan bir konu. Bugün ISO’yu kuran firmalardan 47 yılda kalan şirket sayısı on iki. Dolayısıyla treni kaçırmamak gerekiyor.

 

"GELECEĞİN LİDER FİRMALARI, ZAMANI DOĞRU DEĞERLENDİREN FİRMALAR OLACAKTIR"

 

Endüstri 4.0 yolculuğuna nereden başlanmalı?

 

Son zamanlarda üreticilerin kendilerine en çok sorduğu bu soruyu ve dolayısıyla sorunu ortadan kaldırmak için henüz ilk evresinde olduğumuz 4. Sanayi Devrimi konusunda gerçekçi adımlar atmak için hem üretici firmalara hem de teknoloji şirketlerine ciddi görevler düşüyor. Özellikle Almanya, ABD, Çin gibi büyük ekonomi ve sanayiye sahip devletlerin bulunduğu coğrafyalarda yer alan büyük üreticilerin yaptığı yatırımlar düşünüldüğünde, Türk sanayicileri bu devrimi, ancak ellerindeki bütün kaynakları ve imkanları zorlayıp teknolojiye gerekli yatırımı yaparak yakalama şansına sahip olduklarını unutmamalıdırlar.

İhtiyacımız olan en önemli konu, sağlam bir vizyon ve bir yol haritası. Bunu çizerken firmaların kendi üretim dinamikleri, mevcut koşulları ve iyileştirme noktalarının farkında olmaları; sektörel dinamikleri ve beklentileri iyi analiz etmeleri çok önemli. Bunun yanında “İnternet”, “birbirine bağlı ürünler, makineler, insanlar, işletmeler”, “sanallaştırma” gibi konseptleri merkezine oturtan Endüstri 4.0 vizyonunu ve beraberinde gelecek fırsatları da iyi anlamak gerekiyor. Belirsiz bir yolda kaybolmak yerine, adımları doğru belirleyip doğru zamanda atmak, rekabette de firmaları bir adım öne taşıyacaktır.

Günlük yaşantımızda etkisini her geçen gün daha fazla hissettiğimiz, yakın bir zamanda baş döndürücü bir hızla hayatımızı değiştirecek “Internet of Things” konsepti, Endüstri 4.0 ile fabrikalara girerek üretim ortamlarımızı daha akıllı hale getirecek, karmaşık ürünleri daha kısa sürelerde ve en yüksek kalitede üretmemizi sağlayacak. Değişen dinamiklere uyum sağlamak ve ayakta kalmak için üreticilerin bu gelişmeleri bir an önce yakalaması ve geç olmadan, bugün adım atması gerekiyor. Geleceğin lider firmaları, zamanı doğru değerlendiren firmalar olacaktır. 

 

"İNSAN HER ZAMAN KENDİSİNE BELİRLİ İŞ SAHALARI BULACAK"

 

Endüstri 4.0 istihdam sorunu oluşturacak mı? İnsanların yerini makineler mi alacak?

 

Aslında bu konuya şu şekilde yaklaşmak gerekiyor. Temelde “İŞ” form değiştiriyor dememiz gerekir. Yani Endüstri 4.0’a insanlığın emeğine dönüşüm projesi diyebiliriz. İnsan nitelikli bir varlık ve basit işleri yapması gelinen teknolojiye bakıldığında lüks kaçmaktadır. 2. ve 3. Endüstri döneminde insanlar makineleşmişti. Bu dönemde ise makineler kendi sahalarına dönüyor. Sonuç olarak insanlar ait olduğu yere yani “Akıl ve Mantık” üretme noktasına çekilecek. 

Ek olarak biz gelişmekte olan bir ülkeyiz. Mevcut istihdamla daha verimli ve daha rekabetçi ürünler yapacağız. İstihdam bakımından düşünecek olursak bu süreçte daha kalifiye çalışanlara ihtiyaç olacak. Son 15-20 yıla baktığımızda çok değişik meslekler çıktı. Bir yandan bakıldığında, fabrikalarda insanların işini makinalar yapacak. Ancak her zaman kontrol ve performansı izleyen, değerlendiren insana endüstride ihtiyaç var ve bu artarak devam edecek. Dolayısıyla insan her zaman kendisine belirli iş sahaları bulacak.

 

Endüstri 4.0 yeni üretim ve bilgi teknolojileri ile anılsa bile, insan merkezli organizasyonel anlayışlar önemini korumaya devam edecektir.  Endüstri 4.0’ın amacı insandan arındırılmış bir fabrika değil, daha çok bilgi teknolojileri kabiliyetlerinin kullanımıyla insan odaklı, bütün paydaşlara katma değeri yüksek organizasyonu ve işletmeyi oluşturmaktır. Bununla beraber Endüstri 4.0’ın hayata geçirilmesi için bilişim sistemleri, yazılım, veri bilimi gibi Endüstri 4.0 teknolojileri ve kavramları konularında kendilerini yetiştiren çalışanlar istihdam piyasasında rakiplerinin birkaç adım önünde yer alacaklardır. Bu nedenle, çalışanların bilgi sistemleri ve teknolojileri konularında yetkinliklerini artırması kritik başarı faktörüdür. Kuruluşların çalışanlarını Endüstri 4.0’ın gelişen ihtiyaçları doğrultusunda yetiştirmeleri ve bu değişeme hazırlamaları, Türkiye’nin Endüstri 4.0 yolculuğunda hızlı adımlarla ilerleyebilmesi için kritik öneme haizdir.

 

"ÜRETİM SÜREÇLERİNE DİJİTAL TEKNOLOJİLERİN DAHİL EDİLMESİ DE ÜRETİM GÜCÜNÜ HIZLANDIRIP ARTIRIYOR"

 

Küçük ve orta ölçekli işletmeler olarak bildiğimiz KOBİ'ler için Endüstri 4.0'ın avantajları ve zorlukları nelerdir? 

 

Yakın zamana kadar firmalar büyük yatırımlar ile yeni iş sahalarına girebiliyor ve seri üretime geçmek uzun süre alıyordu. Endüstri 4.0 kavram ve teknolojileri ile (3D baskı, Nesnelerin İnterneti vb.) işletmeler inovasyonunu ve/veya geliştirdiği ürün ile hizmeti, çok daha düşük maliyet ve zaman diliminde uygulamaya koyabiliyor ve dijital pazarlama stratejileri ile kullanıcıya sunabiliyor. Böylelikle müşteriye daha hızlı ve farklı dağıtım kanalları ile ulaşabiliyor. Böylece yatırım maliyetleri düşecek ve rekabet daha kabul edilebilir bir seviyeye inecek. 

Düşündüğümüzde bundan 15-20 sene önce yatırımı yeterli olmayan ve çalışan sayısı düşük bir işletme, projesini sahaya çıkartmakta oldukça zorlanabiliyordu. Bugün ise bu durum Endüstri 4.0 ile mümkün. Sonuç: Pazara hızlı çıkış, üretim maliyetlerinin düşmesi ve verimliliğin yüksek olmasıdır.

KOBİ’lerin bazı yeni teknolojileri daha kolay adapte edebildiğini biliyoruz. Bazı küçük ve orta ölçekli işletmelerde çok büyük yatırımlar yapmadan teknoloji odağında örnek oluşturabilecek projeler çıkabildiğini görüyoruz. Bu işletmeler yarının büyük şirketleri olmaya aday, yenilikçi şirketler olarak lanse ediliyor. Dolayısıyla Endüstri 4.0 çerçevesinde her büyüklükte firma için fırsat olduğunu söylemek yanlış olmaz.

 

Endüstri 4.0 konusu, şu anda meşhur “teknoloji benimseme eğrisi”ni baz alırsak, ilk düzlüğünde... Yani bu konuya yatırım yapacak “innovator-yenilikçi” firmalara ihtiyaç var. Genelde hem Türkiye’de hem dünyada büyük ve vizyoner işletmeler bu konularda başı çekerler. Bütçe anlamında avantajı olan büyük işletmelerinse süreç/uygulama hantallığı ve karmaşıklığı konusunda sıkıntılar yaşayabildiğini, KOBİ’lerin bazı yeni teknolojileri daha kolay adapte edebildiğini görüyoruz. Bazı küçük ve orta ölçekli işletmelerde çok büyük yatırımlar yapmadan teknoloji odağında örnek oluşturabilecek projeler çıkabildiğini görüyoruz. Bu işletmeler yarının büyük şirketleri olmaya aday, yenilikçi şirketler olarak lanse ediliyor. Dolayısıyla Endüstri 4.0 çerçevesinde her büyüklükte firma için fırsat olduğunu söylemek yanlış olmaz.

 

Endüstri 4.0’ın getirdiği kavramlar firmalara çok ciddi maliyet avantajı sağlıyor. Üretim süreçlerine dijital teknolojilerin dahil edilmesi de üretim gücünü hızlandırıp artırıyor. Akıllı üretim süreçleri, akıllı ürünler ve uzaktan müdahale edilebilir sistemler üretim süreçlerine yüksek seviyede esneklik sağlıyor. Bu nedenle KOBİ’lerin “ben KOBİ’yim Endüstri 4.0 benim için değil” diye düşünmemeleri gerekiyor. Eğer küçükten orta, ortadan büyük işletme olmaya doğru bir sıçrama yapmak istiyorlarsa Endüstri 4.0 kullanabilecekleri en iyi metottur. 

Bu doğrultuda adım atmak isteyen firmaların öncelikle dijitalizasyonun hangi aşamasında olduklarını iyi saptamaları ardından da buna göre iyi planlanmış bir yol haritası çizerek ilerlemeleri gerekir.

Haberleri paylaşmak ister misiniz ?

-